“Vahşet Çukuru” Üzerine

12 Mayıs 2016 günü Dürümlü mezrası civarında tahminen 15 ton patlayıcı taşıyan kamyonun patlatılması sonucu Tanışık köyünden 16 kişi hayatını kaybetmiş ve 23 kişi de yaralanmıştır.

PKK sözcülerinin bu vahşi katliamı nedeniyle yüzünün kızarması gerekirken “patlamanın sorumlusu köylülerdir” şeklinde suçlamalarda bulunması –en hafif tabirle-  tam bir küstahlık ve halkımızla alay etmektir.

Olaydan birkaç gün sonra Mardin Memur Sen yöneticileri olarak Tanışık Köyüne giderek taziyelerinde bulunup yaslarını paylaştık; sıra sıra dizili henüz nemi kurumamış on altı mezarı ziyaret ederek Fatiha okuduk ve Dürümlü mezrası yakınındaki katliam çukurunu yerinde görmeye çalıştık.

Üzüldük, hüzünlendik ve tıpkı Roboskide katl edilen sivil insanlarımızın mezarını her ziyarette yaşadığımız duygu patlamasını bir kez daha yaşadık. İçinde zerre kadar insani haslet olan ve vicdanı kurumamış birinin göz yaşına ve duygularına hakim olamayacağı halet-i ruhiyeyi bir daha, yeniden bir daha yaşadık.

Taziye sahiplerinden ve akrabalarından edindiğimiz bilgileri ve gözlemlerimizi okuyucularımızla  paylaşmak istiyorum.

Bingöl yolunda üç gün önce gasp edildikten sonra karuseri patlayıcıyla doldurularak üstü kumla kapatılan kamyonun Tanışık köyünde, kenar tarafta ve büyükçe bahçesi olan bir evin avlusunda gece park edilmesi istenir. Ancak ev sahibi, kamyonun bahçesinde bırakılmasına itiraz eder ve tartışma çıkar. Tartışma sertleşir, kamyondakiler ev sahibine galiz küfürler savurur ve silah çekerek tehdit eder. Sonra da kamyon Tanışır Köyünden Dürümlü mezrası tarafına yola koyulur.

Kendilerine sövülüp tehdit edilerek silah çekildiğini öğrenen akrabaları kamyonun gittiği tarafa doğru yola koyulur.  Dicle nehrinin kum ocakları yanında Dürümlü köyüne iki yüz metre mesafede kamyonun durduğu fark edilir ve iki taksi dolusu insan kamyonun yanında inerek kamyonun etrafına bakınır. Arkadan gelen üçünü takside ise dört kişi biraz geride ve henüz inmemişler... Derken uzaktan kumandayla kamyondaki patlayıcı infak ettirilir.

Köylüler, büyük bir patlama ile sarsılarak ve toz-duman bulutunun her tarafı sardığını görerek olay yerine koşarlar. Henüz inmedikleri için biraz geride duran üçüncü taksideki dört adamın yanarak öldüğünü ve arabanın yanıp dağıldığını görürler.

Yanı başlarında ise tahminen 15 ton bombanın patlatılmasıyla beş metre derinliğinde ve 30-40 metre genişliğinde kapkara ve ağır kokan çukuru fark ederler. Volkanik patlama sonrası oluşan krateri andıran bu “VAHŞET ÇUKURU” nun, araçlarından inerek kamyonun yanına gelen on iki köylüyü de araçlarıyla beraber yuttuğunu o gece anlayamamışlar.

12 akrabamızın örgüt tarafından kaçırıldığını zannediyorduk!  Dedi köylüler. Gece geç saatlerde, örgüte yakın bir kanaldan dört köylünün askerler tarafından! silahla taranarak katl edildiği propagandası yapıldı.

Ertesi gün 12 kişinin kaçırılmadığı ve patlamada un-ufak halde parçalandığı için ancak iki gün sonra akrabalarının DNA testi sonrası öldükleri anlaşılabilmiştir. Ölenlerin dişleri ve kemikleri bile maalesef darmadağın olduğu için kimliklerinin tespiti zorlaşmıştır. Geriye şahidi kalmayan ve orada hazır bulunanların tamamının öldüğü, onlarca ailenin içine ateş düştüğü bir insanlık dramı kalmıştır.

Patlayıcıların infilak ettirilmesiyle kamyon ve yanındaki otolar un-ufak olmuş, adeta geriye enkaz bile bırakmamıştır. On altı insandan geriye bedenlerinden küçük birkaç parça poşetlere bırakılarak kimlik tespitinden sonra tabutlara bırakılarak defn edilmiştir.

Daha önce de bazı köy ve mezralardaki evlerin örgüt tarafından yakılıp yıkılarak içindeki yaşlı, çocuk ve kadınların katledildiği, hatta hayvanların bile telef edildiği halkımızın malumudur.

İnsanlık midesi bu vahşeti taşıyamayacak ve faillerinin yüzüne kusacaktır. Cengiz-Alğan  serbestiyet.comda ki (Dürümlü’de HDP’ye oy veren ‘yerel işbirlikçiler’ 21.05.2016) yazısında bunun PKK’nın ilk toplu Kürt katliamı olmadığını, muhtemelen son da olmayacağını belirterek, 80 ve 90’lı yıllar boyunca çok sayıda Kürt katliamı yaptığını  ve bunları da işbirlikçi ve hain ilan etti diyerek birkaçını hatırlatıyor;

20 Haziran 1987: PKK, Mardin Ömerli'ye bağlı Pınarcık köyüne baskın düzenleyerek, 16’sı çocuk, 6’sı kadın 30 kişiyi öldürdü.

8 Temmuz 1987: Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı Peçenek köyü basılarak, kadın ve çocukların da aralarında bulunduğu 16 kişi kurşuna dizildi.

18 Ağustos 1987: Eruh'a bağlı Milan mezrasında aralarında 3 ve 6 günlük bebeklerin de bulunduğu 25 sivili öldürdü. Örgüt, yayın organlarından öldürdüğü çocuklar için "çete üyesi" ifadesini kullandı.

21 Eylül 1987: Şırnak’ın Güneyce köyü, Çiftekavak mezrasını basan PKK'lılar, 2’si hamile 5'i kadın, 4’ü çocuk 11 kişiyi katletti.

28 Mart 1988: Şırnak'ın Yağızoymak köyüne saldıran PKK, 9 çobanı boğarak öldürdü. Örgüt, yaptığı açıklamada, çobanların köy korucusu olduğunu iddia etti.

10 Haziran 1990: Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli köyündeki korucu evlerine saldıran PKK, 12’si çocuk, 7’si kadın ve 4'ü korucu 27 kişiyi katletti.

22 Temmuz 1991: Mardin’in Midyat ilçesinde PKK militanları, sivilleri taşıyan araçlara saldırarak 19 vatandaşı katletti.

1 Ekim 1992: Bitlis’e bağlı Cevizdalı köyünü basarak, kadın ve çocukların da arlarında bulunduğu 30 kişiyi öldürdüler.

27 Haziran 1992: Silvan'ın Yolaç köyünde namaz saatinde cami basan PKK'lılar, 10 kişiyi öldürdü.

18 Temmuz 1993: Van'ın Bahçesaray ilçesinde bulunan Sündüz Yaylası'ndaki saldırıda 14'ü çocuk 24 kişi hayatını kaybetti.

1 Ocak 1994: Mardin’in Savur ilçesine bağlı Ormancık ve Akyürek köylerine saldıran PKK, 11’i çocuk 21 kişiyi katletti…

Köy mezarlığında yan yana tam on altı sivil insanımız topluca defn edildi. Taziye evinin bahçesinde bir de çadır kuruldu. Mütevazi ve vakur bu taziyede bir imam, vaz-u nasihatte bulunup sabır, tevekkül ve ahiret ahvalini anlatıyordu. . Derin bir hüzün ve sessizlik hakimdi.

Sloganlar atılmıyordu, fotoğraflar asılı değildi, havaya kalkan sıkılı yumruklar yoktu. Taziyede kimse hedef gösterilerek kışkırtıcı cümleler kurulmuyordu. İntikam yeminleri de yapılmıyordu.

İnsan Hakları dernekleri, Barolar, Sendikalar, Meslek Odaları, Siyasi Parti temsilcileri ve bazı Dernekler insanlık nöbeti için hazır ve nazır değillerdi. Yabancı ülke diplomatları ve uluslar arası medya-basın ajansları haber değeri taşıyan bir şey bulamadıkları için oraya adım atma gereği bile duymamışlardı…

Olay yerinde veya mezarlığın girişinde bir kitabe asılmamıştı, bir anıt da dikilmemişti. Ey vicdan, ey insanlık, ey insaf fısıldıyordu toprak, su, hava ve gök.

Ve Vahşet çukuru da doldurularak kapatılmıştı geriye bir hatırlatıcı iz bırakmamak için!

YORUM EKLE