Şerafettin Elçi’nin Federasyonu


Kürt Siyaesti bir dönem de bakanlık yapmış önemli simalarından Şerafettin Elçi’yi geçenlerde kaybetti. Türkiye’de Kürt olup da siyaset yapanlara devlet bir bedel ödetmiş halen de bedeli ödeyenler vardır. Bu bedel ya fiziki tasfiye olmuş ya da cezaevine düşmek olmuştur. Şerafettin Elçi de ‘Türkiye’de Kürt vardır ve ben de Kürdüm’ dediği için yaklaşık olarak 30 ay cezaevinde kalmış ve 10 yıl da siyasi yasaklı yaşamıştır. Onun bu çıkışı Türkiye’de Kürtlerin yok sayıldığı ve benim de delikanlılık dönemimde vuku bulmuştur. Yeni bilinçlenmekte olan her delikanlı Kürt üzerine Elçi’nin bu çıkışı etkili olmuştur, tıpkı bende de yarattığı etki gibi…
 
Genç olan her Kürt için bir hasrettir Kürtlerin özgürlüğü ve demokratik hakları için kendini ortaya koyan, mücadele eden liderleri ile tanışmak, sohbet etmek. Ben, Sayın Şerafettin Elçi ile ilk defa İzmir’de bir toplantıda bir araya geldim. Kendileri DBP (Demokrasi ve Barış Partisi) yi yeni kurmuşlardı. Bu sıralar otuz yaşlarında idim. İzmir’e partilileri ile bir araya gelmek, partiyi tartışmak üzere gelmişti. İzmir’deki il yöneticilerinden bazıları ile diyaloglarım vardı o zamanlar bir gazeteci olarak. Bu diyaloglar neticesinde toplantıya davet edilmiştim.
 
Elçi ile karşılaşma
 
Şerafettin Bey’i çok dikkatli bir şekilde dinliyordum. Tane tane ve vurgulayarak konuşuyordu. Sunuş konuşmasının ardından soru-cevap faslında ilk soruyu ben sordum:
Sayın Başkan, yeni bir parti kurmuşsunuz. PKK’ye yaklaşımınız nasıl olacaktır? Daha sorumu bitirmeden yanındakine dönüp bir şeyler sordu; yanıtını aldı. Sonra ‘Hee’ mealinde bir yüz ifadesi gösterdi. Sorum bitince şu cevabı vermişti:
PKK silahlı mücadele verdiği için onunla işimiz yoktur. Siyasetten rakibimiz HADEP’tir. Yaklaşımımız tamamen siyasi rekabete dayalı olacaktır.
 Bir süre sonra Elçi’nin kurduğu parti, federasyonu savunduğu için Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Mahkemenin bu kararı adeta bir katalizör görevini görmüştü. Anlaşılmıştı ki, Kürtler, şiddete başvurmazsa dahi devlet, onları potansiyel düşman görüyor. Zira Şerafettin Elçi, siyasi hayatı boyunca şiddeti reddetmiş ve onun kurduğu partilerin programlarında şiddeti savunur tek bir kelime yer almamıştır. Hatta ısrarla benim savunduğum federasyon Türkiye’yi bölmeyecektir. Aksine Türklerle Kürtler arasında bir bütünleşme sağlayacaktır, diyordu ve bunu hep tekrarladı siyasi hayatı boyunca. Ama onun net bu tavrına rağmen partisi kapatıldı ve mahkemenin bu kararı, kendisinde de bir acayiplik yaratmıştı o yıllar.
 
Sayın Elçi ile daha sonra KADEP (Katılımcı Demokrasi Partisi)in oluşum sürecinde iki defa bir araya geldim. Biri Ankara Hilton diğeri Diyarbakır Demirok Tesislei’nde yapılan toplantılarında gazeteci olarak bulundum. Her iki toplantıya da Kızıltepe’deki Dilxwazları tarafından davet edildim.
 
Öcalan ile tekrar polemik
 
 
Ankara Hilton’daki toplantı iki gün sürmüştü ve toplantının ardından basın mensuplarına dağıtılan 6 buçuk sayfalık deklarasyon şeklindeki konuşma metnini dizi yazı halinde üç bölüm olarak www.yeniperspektif.com adlı sitede tartışmıştım. Ben, toplantının basına açık ve basına kapalı olan her iki kısmını da takip ettim. Kalabalık bir kitle gelmişti Ankara’ya. Bir çok Kürt aydını ve siyasetçileri de katılmıştı bu toplantıya. KADEP’in kuruluşu biraz da bölgede Öcalan’ın fikirlerinin doğru-yanlış şeklinde tartışıldığı dolayısıyla bu kulvarda legal siyaset yapan partinin(DEHAP) kısmen yıprandığı bir döneme tekabül etmişti ki bu Kürtlerin bir anlamda siyasi arayışta olduğunun da bir göstergesiydi. Bu anlamda Hilton’daki toplantıda heyecan vardı ve özellikle ikinci gün sert tartışmalar da yaşandı Kürtlerin yaşadığı siyasi konjonktürle ilgili olarak.
 
Şerafettin Bey’in konuşma metninin dört sayfasında PKK’ye yönelik eleştiriler yer almıştı. Bu eleştiriler, toplantıya katılanların bir kısmı tarafından homurdanma ile karşılandı, tabiri caizse. Toplantıya ara verildiği sırada kendisine yaklaştım ve dedim ki ‘Mamo keşke konuşmanızda PKK’ye o kadar eleştirilere yer vermeseydiniz. ‘Niye’ dedi. Çünkü dedim, yarın medyada ‘ Elçi’den PKK’ye Karşı Yeni Bir Parti’ şeklinde manşet olur. Toplantının sürdüğü ikinci günün gazetelerinde tahmin ettiğim şekilde haberler yer almıştı. Daha sonra avukatlar İmralı’ya gidip döndüklerinde basında şöyle haberler de yer almıştı:
Öcalan: Kırk Yıldır Elçi Nerede?  
Öcalan, Elçi’nin kurduğu partiye karşı sert bir açıklama yapmıştı, avukatları aracığı ile. Bu tür açıklamalar, halen de BDP’nin temsil ettiği çizginin dışında kurulan herhangi bir siyasai Kürt partisinin kitleselleşmesini, halkla buluşmasını engelliyor. Bu ve benzeri açıklamalar o zaman da KADEP’in halkla bağ kurmasını engelledi. Onun için BDP’ye kadar hep alternatifsizlik yaşadı Kürt siyaseti.
 
Şerafettin Bey ile 2008 yaz aylarında Kızıltepe’ye gelişinde buluştuk. Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti’ni ziyaret ederek habercilerin sorularını yanıtladıktan sonra Rahemtli Nusret Kılınçaslan davetlisi olarak Ülker Köyü’ne geçti. Onunla beraber eski parlamenterlerden İbrahim Aksoy da vardı. Bu yemeği de takip ettim, iyi ki de etmişim. Uzun bir araç konvoyu ile köye giden Elçi, burada akşam yemeği yedi. Burada Kürt Edebiyatı ve kültürü, dahası Kürt milliyetçili hakkında sorulan soruları cevapladı. Yemeğin ardından Mardin’e geçti.
 
Gül’e ilişkin ilginç değerlendirme
 
Kendisiyle Kürt Edebiyatçısı rahmetli Mehmet Uzun için yapılan cenaze töreninde bir temasım olmuştu. O aralar Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı üzerinden aylar geçmişti. Bir ara Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’le bir bank üzerinde dinlenirken gördüm. Bu anı fotoğrafladıktan sonra yanlarına yaklaştım. Baktım ki Gül’ün cumhurbaşkanlığı üzerine konuşuyorlar. Ben de bir soru ile araya girdim:
Mamo sizce Sayın Gül, bir cumhurbaşkanı olarak, Türkiye’de barışın tesisi için bir şeyler yapabilir mi? Net bir cümle ile şöyle yanıtlamıştı:
Yaho Abdullah Gül daha askerlere karşı karısının haklarını savunamıyor, barış için ne yapabilir?!
 
Şeraffetin Bey, her daim siyasi bir parti kurarak federasyon tezini savuna geldi. DBP kapatılmıştı ancak bu kez Türkiye’de bazı şeyler değişmişti ki KADEP kapatılmadı; fakat bir yanlış yapmıştı, o da şu idi: DBP’yi kurarken rakibimiz HADEP’tir, PKK ile bir işimiz yoktur; fakat KADEP’in kuruluşunda yukarıda açıkladığım gibi PKK’ye eleştiriler yöneltince Öcalan faktörü devreye girmişti ve partisinin gelişimi önlenmişti.
 
Şerafettin Elçi, önemli bir Kürt siyasetçisi olarak hep bir şeyler yapmak istemiştir, Kürt halkı ve Türkiye’de demokrasi ve barışın tesisi adına. Onun için bu son seçimde, yıllarca Öcalan’la yaşadığı sert polemiklere rağmen BDP’nin desteklediği bağımsız adaylar arasında Diyarbakır’dan milletvekili seçilerek meclise girdi. Elçi’nin bu seçim ittifakı aydın Kürt siyaseti tabanında bazı eleştirilere neden oldu. Ancak buna rağmen farklı bir söylem ve farklı bir renk olarak medyada her zaman yer aldı. Bazı demeçleri kendi hanesine eksi puan olarak yazıldı: Sözgelimi ‘Sayın Öcalan…..’ demesi gibi. Oysa kamuoyu İmralı’dan Elçi veya herhangi bir Kürt politikacısı ile ilgili olarak gelen olumlu bir açıklamaya tanık olmadı.
 
Kendisi için Ankara’da devlet töreni yapıldı, tabutuna Türk bayrağı sarıldı. MHP hariç TBMM tam kadro orada idi. Özel uçakla naaşı gönlündeki payitaht olan Diyarbakır’a getirildi. Burada da Kürtlerin Ala Rengin olarak nitelediği bayrağa sarıldı tabutu ve uzun bir araç konvoyu ile memleketi Kürt Aşkı’nın simgesi Mem û Zîn Diyarı Cizre’ye götürülerek toprağa erildi. Elçi, siyasi yaşamında hep savunduğu federasyonu göremedi belki, ama vefat ettiği gün tabutuna Türk ve Kürt bayrağı sarılarak bir gün de olsa bunu, cenaze törenine katılanlar gördü!
Elçi’ye Allah’ta rahmet diler, mekanê te Baxê Îrem olsun,diyoruz. 
Faraç ÇOBANOĞLU
Felsefeci-Sosyolog
 

YORUM EKLE