banner113

MAMOSTE M.ŞERİF ÖTER'LE ;“ STK PLATFORMUNU ve ÖĞRENCİ BURSLARINI“ KONUŞTU

Artık bundan sonra Kızıltepe’de Saygın olduğunu iddia eden herkese ama herkese sorulacak bir sorumuz vardır. “Kızıltepeli Öğrenciler için ne katkı yaptınız?”

MAMOSTE M.ŞERİF ÖTER'LE ;“ STK PLATFORMUNU ve ÖĞRENCİ BURSLARINI“ KONUŞTU
Kızıltepe STK platformu dönem başkanı Sayın M. Şerif Öter’le sizler için uzun uzadıya bir sohbet gerçekleştirdik,

İki bölüm halinde yayınlanacak olan bu görüşmemizin birinci bölümü olan “ÖĞRENCİ BURSLARI” nı öncelikle yayınlıyoruz.

Neler konuştunuz derseniz?
 
Neler konuşmadık ki!
 
Verilecek olan öğrenci burslarından, Zengin ve Saygınlarımızın(!) öğrencilerimiz için bir türlü ceplerine girmeyen ellerini, 
 
Yavaş yavaş Kızıltepe’nin bir gerçeği olan intiharları, 
 
Neredeyse Dünyanın en büyüğü değilse de sayılı Hububat Ticaret Merkezlerinden olan Kızıltepe Hububat Ticaret Merkezi’nin kavşak sorununu, 
 
Kızıltepe Hububat Ticaret Merkezi’nin 595 abonesi için, Dedaş’ın kendilerine kimi bürokratik engeller çıkararak, enerji direkleri, nakil hatları ve trafoları kendilerine yüklemek istemesi üzerine, karanlıkta birkaç ay sonra yapılacak olan, Başbakan ve birçok Bakanında katılacağı Kızıltepe Hububat Ticaret Merkezi’nin mum ışığında yapılacak olan açılışını ve daha birçok şeyi konuştuk.

***



BÖLÜM-1 ÖĞRENCİ BURSLARI

Mamoste: Öğrencilere Burs verme fikri Kızıltepe’de bir İlk. Bu düşünce nasıl gelişti, nasıl oluştu, daha doğrusu bu düşüncenin fikir babası kim diye sizlere sorsak?

M. Şerif Öter: Şimdi, beş yıl öncesine kadar sivil toplumun ne olduğunu neler yapabileceğini bilmiyorduk.  Belediyemizin şuan ki işyerlerimizin bulunduğu (Buğday Pazarının boşaltılması) alanını boşaltılmamız için gönderdikleri talimatları üzerine, doğan yeni bir iş yeri ihtiyacı birlikteliğinden dolayı, mecburi olarak bir örgütlenmeye gitmek zorunda kaldık. Ve bunun için yasal olarak ilk derneğimizi kurduk. Bu süreç zarfında, iyice derneklerin kuruluş dayanak ve amaçlarını araştırıp inceledim. Bu STK dedikleri olgunun demokratik sistemin vaz geçilmez unsurları arasında yer aldığını da gördüm. Hani STK STK diye, hep Sivil Toplum Kuruluşları diyorlar ya, bu tanımın içine kimlerin girdiğini merak edip baktığımızda. Bir de ne göreyim dersiniz?

Mamoste: Ne Gördünüz?

M. Şerif Öter: Vakıflara STK diyorlar, Sendikalara STK diyorlar, Derneklere STK diyorlar,  Odalara STK diyorlar. O zaman gerçek STK hangisidir? Tanımlamasına bir baktım? Aydınlar,  demokratlar, tanımlamalarında diyorlar ki; “Gerçek STK ‘lar kar amacını gütmeden, toplumun insani ve sosyal yönlerinin gelişmesi ve katkı sunmak için hiçbir maddi beklendi içinde olmayan ama bir araya gelen topluluklardır.”

Ve bunun tanımlanması yapılırken de önce dernekler ve sonra vakıflar diyor. Çünkü bunlar kar amacı gütmeyen bunlar gerekirse kendi yanlarından fedakârlık yapıyorlar.

Mamoste: Burs olayında geldiğiniz son nokta gibi?

M. Şerif Öter: Evet, mademki böyle bizde bir STK’yız. Sadece bir iş kurmak için değil, bunun içinde bir yerlerden başlamamız gerekiyordu, biraz kendimiz çabalayarak ve biraz da birikimli hocalarımıza da danışarak bilgi edinmeye çalıştık. Edindiğimiz bilgiler neticesinde baktık ki birde STK’ların işbirliği yapması gerekiyor.

Geçen yıl STK platformunu kurarken Kızıltepe İlçemizde 59 dernek vardı. Bugün 79tane dernek vardır. Ama isimleri var etkileri yok.

Etki ve güç kimde? Odalarda. Niye Odalarda? Çünkü odalar,  devletin günümüzde yaratığı çağdaş ağalarıdır. Devlet onları atamış oraya ve diyor ki; “Tüccarlar, esnaflar, üretenler siz bunların tezgâhından geçmeden bunlara aidat ödemeden hiçbir işlem yapamazsınız.” Diyor.

Mamoste: Birinin, sanatçı ya da as solist olması için birlerinin yataklarından geçme zorunluluğu gibi bir şey mi bu odaların görevi?

M. Şerif Öter: Şöyle açıklayayım. Ben şu anda tüccarım, şirket sahibi olmam dolayısıyla vergi mükellefiyim. Bir bankaya gidip hesap açmaya kalkıştığımda bana en başta “Git odaya sicil beyan durumunu getir!.” diyor. Öte yandan Şirket kurarken eski parayla söylüyorum 5-6 milyar, şimdi ki parayla 5-6 bin lirayı bulan maliyetinin %70 odaya,  yani doğrusunu söylemek gerekirse ağanın cebine haraç olarak gidiyor. Allah Allah ne kadar büyük bir haksızlık! Değil mi?  

Sonra borsaya gelelim birde borsamız var. Bir hububat satıyorsun, kilo başına binde bilmem kaç, fatura başına tasdik ücreti, şu bu derken, hesaplandığında neredeyse bu ağa içinde kestiği kesinti %1’i geçiyor, sana “Kardeşim git onunla anlaş” diyor.  O da ayrı bir ağadır itiraz hakkın olmadığı gibi bir tarifesi de yoktur. 

Êe ben niye bunu buraya veriyorum? Ben zaten bunun stopajını %2’isini devlete veriyorum. Devlete vergimi beyan ediyorum! “Yok diyor! Hani faaliyete olduğuna dair seni takip ediyor.”

Ya kardeşim siz buna “Sivil Toplum Kuruluşu”  diyorsunuz, “Oda” diyorsunuz. Bugün beni zaten vergi dairesi denetliyor. Ben vergi dairesine her ay gidip beyanname veriyorum. Yaptığım tüm Ticaretimi beyan ediyorum. Ben buradan şunu alıp şuraya sattım. Harcamam şu oldu, karım bu oldu. Beyan ediyorum. Her ayda KDV matrahımı da beyan ediyorum. Zaten orada devletin kurumunda faal olduğum ortadır. Sen birde başıma ağa atıyorsun. Oradan da benden vergi alıyorsun amenna, denetliyorsun amenna. Hayır, Yoksa varsa Oda… E ağaya ne gerek vardır kurban. Yok diyor bu da Ağa’dır


Mamoste: Oda dediniz de, bölgemizde ağalar denince hemen o ihtişamlı Oda’ları aklımıza geliyor. O odaları da devlet yapıyordu. Köy odası diye…

M. Şerif Öter: Odaların  varlığı, uygulamaları eleştirirken, ağa derken bunu Kızıltepe’deki odalarımız üzerlerine almasınlar. Başkanları yakinen tanıdığımı yaşları itibarıyla onlar zaten şahsen ağabeylerimizdir.

Eleştirdiğim taraf yanlış olan odalara tanınan süper ayrıcalıklar sistemidir. Şöyle ki Türkiye’deki tüm odalar aidat, taksit, belge, tescil ücretleri aynı değildir. Devlet baba tam olarak ağalık mazbatasını vermiş yürü ağam demiş keyfinin istediğini al. Burada büyük çelişki yanlışlık vardır.

Örnek vermek gerekirse Türkiye’deki tüm vergi daireleri vergilendirmeleri aynıdır farklı rakamlar uygulayamazlar. Devletimiz ne kadar sevmiş bu ağaları kendi beytülmal (Maliye) uzmanlarına tanımadığı ayrıcalıkları Bu ağalara tanımış yarabbi bu ne muhabbet be ne sevgidir.

Bir bakıyorsun odalar ve borsalar birliği bazı yerlerde devlete borç para veriyor. Yerli İMF, ben odalar ve borsalar birliğine yerli İMF diyorum.  

Nusaybin’de ki gümrük kapısını 25 milyon dolara yap işlet devret usulü ile yapıp devlete devretti ve birçok yerde bu böyle. Yani bu apaçık bir haksızlıktır.

Ya kardeşim ben bir dernek bünyesinde örgütlenmek istiyorum. Ha demek ki oluyor ki, bunlar bu devletin atadığı ağalardır. Gelir kapısıdır meslek gurubudur. Ben söylemiyorum STK’lar için demokratların tanımı derneklerdir. O zaman STK olarak derneklerin bir şeyler yapması gerekiyor.

Devlet bunlara kaynak sağlamış, paraları var. Kimin parası varsa, ekonomik olarak kim güçlüyse o gündemdedir onun sözü geçerlidir. Peki, bu madem dernekler vardır. Halk niye bunları bilmiyor? Gerçek sivil toplum örgütleri bu dernekler ise, gerçek örgütlemesini niye yapmıyor. Niye görevlerini yapmıyor? Yani halkı bilinçlendirecek, gerekirse sosyal, insani, çevresel, ekonomik ve her alanda faaliyetlere girişecek halkın sıkıntısı varsa dile getirecek siyaset üstü görevleri vardır. Çünkü temelde halkın tek sivil temsilcisi derneklerdir.

Avrupa’da sivil toplum Kuruluşları için, “Demokratik sistemin temel kurumudur” diyorlar. O zaman demek ki bir yerlerde bir sakatlık var. Demek ki derneklerde odalar gibi kar amacı güdüyor. Zamparalık yapıyor yâda öyle değilse o zaman niye görevini yapmıyor.

Şimdi eğer derneklerimizde örgütlenme tam olsaydı, Memlekette bu kadar haksızlık olur muydu? Kesinlikle olmazdı…

Mamoste: Evet Kesinlikle olmazdı…


M. Şerif Öter: O zaman bunu için ne yapmak gerekiyor diye bir çağrıda bulunduk sağ olsunlar, ilk başta 12 derneğimiz geldi. İkinci toplantıya 25, üçüncü toplantıya 35 ve en son şu anda 41 tane dernek Kızıltepe Sivil Toplum Kuruluşu bünyesindedir. Bu gün iki tane derneğimiz daha STK. Ya katılma talepleri oldu önümüzdeki yönetim toplantısında dernek sayımız 43.olacak. Ya dedik adımız tamam ama bir şeyler yapmamız gerekiyor. Biz buradayız 41 taneyiz. Maşallah 41 kere maşallah. Ama halkımızla kaynaşmayı,  dayanışma sağlamayı ve güven verme adına birde bir icraatımızın olmasını istedik. Nereden başlamalıydık ya da bu işler nereden başlıyor nereden geçiyordu?

Kendi kendimize düşündük ki, dayanışma ve kaynaşmanın temel prensibi paylaşmaktan geçiyor.

Bu paylaşmada her zaman maddiyat olmayabilir bir selam olabilir, bir fikir paylaşımı olabilir, cepten bir çay bir kahve paylaşırsın, ha bizde bir yerde paylaşalım dedik. Paylaşmaya nereden başlayalım?

Geleceğimiz diyoruz. Temeli sağlam olmalı diyoruz. Geleceğimiz gençlerimiz diyoruz değil mi? O zaman bu gençlerimize bakıyoruz bürokraside bir sürü sıkıntılar var. Bakıyoruz bürokrasiyi de en çok memleketimizin insanları yapıyor. Niye? Çünkü oralara gelirken belli ki birilerine biat ederek, oy atarak gelmiştir. Ama sonra işleri tıkatıyor, işler tıkanıyor. Çünkü o okurken bir gün kendi halkından bir şey görmemiş ki! Okurlarken kendilerine bir destek olma noktasında, bir vefa borcu olarak halkımız kendilerine hiç destek olmuş mu? Olmamış mı?

Biraz dışardaki örnekleri, internetten veya gidip yerinde görerek araştırdık. Örneğin beraber aynı sektörde çalıştığımız Ankara’da ki GİMAK’ ın bir sohbeti esnasında yıllık gelirinin %5 öğrencilere, %5 burada çalışan işçilerin ailelerini v.s gibi paylaşımları sıraladıklarında. Öğrenci derken ben “niye öğrenci dedim?” Çünkü “Şimdiye kadar buradan mezun olup ta bizden burs alan binlerce öğrencimiz vardır.” dedi

Ha demek ki öğrencilerimiz oralarda okuyor geleceğimizdir. Burada halk olarak hiçbir devlet kurumundan para almadan, kendi imkânlarımızla hani derler ya “birleri candan birileri maldan”veriyorsa. Candan ve maldan veriyorsan yarın öbür gün bu Doktor, Avukat, öğretmen, Mühendis olarak mezun olurlarsa halkımıza hizmet verme noktasında düşünecek ve “Ben okurken halkım öğrencilik sürecinde bana yardımcı oldu” diyecektir. Belki vereceğimiz bursun maddi değeri çok büyük olmayabilir ama manevi değeri, paylaşma dedik ya candan bir paylaşma bir noktası o. İkincisi bu STK’nın duyarlılığı paylaşma noktasında siyaset üstü halkına karşı görevini yapma iddiasında olduğu sözle değil icraatla biz bu noktadan başladık. Ve paylaşalım dedik.



Mamoste: Ve ne nereden başladınız?

M. Şerif Öter: Ve gittik… 2011 Aralık ayında resmi müracaatımızı yaptık. Yönetimimizin böyle bir niyeti var dedik. Amaç burada biz 100 öğrenciye vereceğimiz parayı toplamak değil, yoksa bu parayı nazımızın geçtiği 20-30 tüccar arkadaşımızdan da toplayıp tamamlayabilirdik. Ama bu tam kaynaşma olmazdı.

Birde insanlarımızı tanıyalım dedik. Tanımak istedik. Bazı insanlarımız var ki, memleketimizde güzel bir şeyler olduğu zaman hemen övünmek için öne fırlıyorlar. Ben diyor;  “falanca şeyhin oğluyum, öbürü ben falanca ağanın oğluyum, diğeri benim ünvanlı bir ailem var. Ötekisi yok benim ailemin bu kadar arazisi var, binalarım, petrollerim, fabrikalarım var diyerek en ilerde, şeref tribünlerinde en önde ben olmalıyım.” diyorlar

Bizde dedik ki! Birde bunların halkımıza karşı cömertliklerini görelim. Bir bürokrat, bir bakan geldiğinde bunlar duyar duymaz birkaç kasap tutup başlıyorlar koyun kuzu katliamına. Ondan sonra gazete manşetlerinde, “falanca köyün, falanca aşiretin ağası, falanca zenginimiz, falan bakanımız, falanca vekilimizin heyeti geldi diye, 50-60 tane kuzu bilmem kaç ton pirinç harcandı diye basında birkaç yüz milyarlık harcama faturaları manşet oluyor.” Birazda bunları tanıyalım dedik.

Bu STK paylaşım noktasında hele bakalım bunlardan kimlerle yola çıkılabilir. Bu toplumda gerçek paylaşımcı kimdir. Gerçek feodal kimdir. Gerçekten halkıyla kaynaşmak isteyen kimlerdir. Bir insan paylaşımcı değilse demek ki bencildir. Bencil insanları hep tepemize çıkara çıkara bugünlere geldik. Sanırım biz artık yaşımızı biraz gördük, 45’lere dayandık. Hiç olmazsa gelecek nesillerin tepesinde bari kalmasın bu benciller. Bu yüzden bunlara bir bakalım dedik. Ve bu süreci başlattık. İzinlerimizi alır almaz zenginlerimizden başladık.


Mamoste: Bu büyüklerimiz zenginlerimiz dediğiniz kesimden sizleri hayal kırıklığına uğratanlar oldu mu? Daha doğrusu oldular mı? Diyelim...

M. Şerif Öter: Evet, büyüklerimizden hayal kırıklığına uğradık ama önce bu zenginlerimizi tek tek ziyaret ederek onlara uğradık, yarın öbür gün söz konusu olduğunda “Ya kardeşim bu STK ve dernekler böyle bir işe giriştiklerinden haberimiz yoktu. Haberimiz olmadı” türden mazeret ve bahaneleri kalmasın diye onlardan başladık.

Çünkü biz yakında mülki amirlerimiz ve idarecilerimizin huzurunda, yapacağımız toplantımızda halkımızdan katkıda bulunanları açıklayacak ve plaketle onurlandıracağız. Ben varım diyenleri artık manevi yönleriyle değerlendireceğiz. Artık kimseyi ailesinin, atasının ünvanlıyla, sopasıyla, toprak zenginliğiyle fabrikasıyla yani kısacası maddi zenginliğiyle değerlendirmeyeceğiz. Topluma verdiği toplumda gördüğü gerçek saygınlıkla değerlendireceğiz.

Hani ekonomik güç sonucu, aşiret baskısı sonucu, başka siyasi güçler sonucu, geçici güçlerin baskısı sonucu oluşan saygınlıklar değil. Bugün birilerinin bir siyasi gücü var ise herkesi peşinden koşturabiliyor. Ama bu saygınlıklar zaman ve menfaate bağlı olduğu için yapay ve geçicidirler. Bu saygınlıkları kalıcı değil.

Biz de dedik ki, katkıları için önce şu unvanlı saygınlarımıza bir başvuralım. Bu memleketin ilk zengininden başladık, dün baktım ki ilk sıradaki 25. Zenginine kadar tek kuruş katkı sağlayan olmamış.

Gerekçeleri ise çok enteresandır:  Bir tanesi dedik ki; “Ben 5 tane çocuğum var okutuyorum, iki tane de akrabamın var yedi. Birde benim şu gördüğünüz diğer kurumda çalışanların çocukları var. Allah seni inandırsın geçen onları konfeksiyona götürmüşüm elbise filan almışım bunlar olmasaydı kesinlikle yardımcı olmak isterdim.”  Dedi.

Geldik ikinci zenginimize, o daha da çok yakındı. Allah inandırsın neredeyse topladığımız paraları da ona verecektik. Daha önce de dedik ya, onları dolaşmamızın amacı para değildi.

Velhasıl zenginlerden sonra unvanlı olanlara da gittik. Unvanlılarda zaten STK’nın gelişmesini istemiyorlar. Çünkü STK halktır. Halk bileşenleridir. Burada hani zenginli unvanlı değil. Yarın öbür gün bu feodallerin, halka dayatma yapanların karşısında duracak tek güç halkın örgütlü olduğu güçtür. Halkın örgütlü olduğu güçte STK’lardır. Yani açıkçası STK’lardan hoşlanmıyor, İstemiyorlar.

Bu bizim feodaller, ağalar, zenginler bir yerde siyasi ve ekonomik güçleriyle ellerine geçirdikleri imkânla istemiyorlar karşılarında bir güç olsun hele hesap sorsun hele eleştirsin. “Bu piyango bana vurmuş” diyor “ben bunu çocuğuma da devredeyim”diyor. Bu yüzden halkın bilinçlenmesini istemiyor ve arzuda etmiyorlar.

Halkımız tek tek fert olarak düşün, kalkıp yanlış bir durumu eleştirmeleri karşı durmaları çok zor.  Şimdi ben bir başıma karşı durmak bir yana eleştiremiyorum bile ama STK olarak meydanlara çıkarım, çıkabiliyorum da. Çünkü Haktan sonra en büyük güç halkın gücüdür.

Onun için biz dedik ki bu paylaşmadan başlayalım. Bu parayı temin etmek hiçte sorun değil, dedim ya şimdi halkımızı ve o malum tabakayı da denedik. Hepsini dolaştık Verdiğimiz sözü yerine getiriyoruz. Şu anda 100 tane öğrencimize burs veriyoruz resmi iznimiz 150 öğrenciye kadar burs vermektir hedefimiz 150 öğrencidir.

Eğer duymayanlar veya elleri ceplerinde ki akrep ve karayılanlardan dolayı bir türlü gitmeyenler.  Takip ettikleri çalışmalarımızdan dolayı eğer o akreplerin olumsuz etkisi biraz geçmişse ya da biraz işin öneminin farkına varmışlarsa, hele STK’yı bugüne kadar takip ettikten sonra, güzel şeyler yaptığımızı, STK’nın bireysel amaçlı, çıkar maksadıyla ortaya çıkmadığını da gördükten sonra, bu güzel ve hayırlı işe katkı sunmak isterlerse biz bu sayıyı 250’ye kadar çıkarabiliriz. Katkılarını da bekliyoruz.

Ve biz hemen, bu öğrencilerimizi tespit edip kasım ayı başından itibaren kesintisiz devam edecek bir şekilde burslarının ilk taksitini ödemeye başlayacağız. Tatiller de dahi bir eğitim sezonu boyunca düzenli olarak ödeyeceğiz. Halkımız bu projeye sahip çıkarsa sürekli hale getirilebilir.

Kasım ayında ilk birinci ödemeye başlayacağız. Bunu da bir konferans salonunda halkımızı, idarecilerimizi ve mülkü amirlerimizi davet ederek, 1000 TL ve üzerinde katkı sunan vatandaşlarımıza halkımızın şükran ifadesi olarak kendilerine birer plaket takdim edeceğiz. Bununla ilgili konuşmalar yapılacak. Kimlere gittiğimizi, katkı sunanların isimleri tek tek okunarak kendilerine teşekkür edilecektir.

Bu yüzden hemen hemen halkın üst ve orta kesimi olan herkese uğradık. Alt tabakaya pek uğramadık zira onların yardıma ihtiyaçları vardır. Ancak, mazeretleri kalmasın diye yarın öbür gün kravatı tersten bağlayıp Vekillik için Ankara’nın yolunu tutanlar ve bu kadar malım ve saygınlığım var, vekillik benim hakkım diyeceklerin mazereti kalmasın diye hepsinin kapısını tek tek çaldık bu durumu onlara bildirdik. Katkılarını istedik… Hala da katkılarını bekliyoruz.

Bizim için halkımız önemlidir halkımızla kaynaşma ve dayanışma adına biz “paylaşacağız”dedik. Ve bu inşallah sürekli olacak.

Mamoste: İnşallah

M. Şerif Öter: Hani STK’lar şey olmazsa da Allah fırsat, ömür imkân verdiği sürece biz kendi imkânlarımızla da bunu devam ettireceğiz. Biz toplumumuzla paylaşımlar gerçek paylaşımı sağladığımız zaman, o zaman arada saygı olur, sevgi olur.

Bizi yaratan Yüce yaratıcı kitabında namazı bize farz kılarken ve namazı bize hatırlatırken hemen arkasında 27-28 ayeti kerimesinde yanlış hatırlamıyorsam sırayla“namaz ve zekât” diyor. Bak zekâttan oruçtan önce söz ediliyor niye çünkü zekâtta bir paylaşma vardır. Bir manevi paylaşma vardır. Yani diyor ki bu verdiğim sizin değildir paylaşın. Biz biraz paylaşmayı toplumda yaygınlaştırma ve örnek teşkil etme amacıyla biz bunu başlattık yoksa bununla bir reklam yapma gibi asla bir niyetimiz yoktur ve söz konusu da olamaz.

Zaten basın duyurumuzda da bunu açıkladık öğrenci bir yerde kendi söylemezse hiçbir şekilde öğrencinin ismi açıklanmayacaktır.

Kısacası bu STK girişimimizin amacı paylaşmadır, paylaşmadır.

Bunu toplumda yaygınlaştırma ve geleceğimize sahip çıkma adına, yarın öbür günde bu gençler bu topluma sahip çıksınlar istiyoruz.


Mamoste: Kendilerinden katkı beklerken çocuklarının bu bursa başvurduğunu gördünüz zenginlerimizde olacaktır. Buna karşı nasıl bir tavrınız, eleme sisteminiz olacak?

M. Şerif Öter: Şimdi şayet böyle bir başvuru durumu olursa bizim amacımız biz bu burs dağıtımını değerlendirirken, şuna dikkat edeceğiz. Eğer biz birilerini eleştiriyorsak kendimizde aynı hataya onların durumuna düşmememiz gerekir. Biz burada dayı, amca, aile falan torpil morpil değil. Puanı yüksek olan da değil yoksul muhtaç olana vereceğiz ve bunu yaparken de kendisi ya da babasının hangi siyasi ve ideolojik görüşte olursa olsun bunlara bakmadan vereceğiz. Bunun için Kızıltepeli ve Maddi durumunun düşük olması, birde dışarıda okuyor olması yeterlidir.

Eğer gerçekten zenginlerimizden bu bursa başvuracak kadar durumu düşük birileri olursa, kendi cebimizden belki veririz ama bu burstan vermeyiz. Çünkü halkımız bu paraları verirken fakir öğrencileri verelim diye vermiş.

Bizim bu yardım kampanyamıza zenginlerimizin çoğunun destek vermemesi teveccüh göstermemelerinin bir nedeni de bugüne kadar hiçbir siyasi ideolojinin yanında olmadık yer almadığımızdandır. Bundan sonra da yer almayacağız. Çünkü amacımız halkımıza karşı yanlış ve haksızlık yapanlardan hesap sormaktır. Bunun için biz hiçbir siyasi parti ve güce karşı yandaşlık yapma destek verme, biraz kaba tabirle yalakalık yapmadığımızdan dolayı tarafsız gözüktüğümüz için, birileri de “ya zaten bu STK’nin bir gücü yok, ben niye yardımımı boşu boşuna vereyim” diyor.


Oysa aynı kişiler, hem dini hem milliyetçilik duygularını kullanan kişilerin bir siyasi güçleri var diye, onlardan çekindikleri için düzenlenen kampanyalarına iki adet içli köfteye 20 milyar liraları bulan ve geçen bağışlar yapabiliyorlar. Ama biz öğrencilerimiz için başvurduğumuzda on lira dahi vermiyorlar. Biz burada 400 tane makbuz bastırdık. Halkımız 10 lirada vererek tamamlansın, amacımız paylaşmak dedik ya ama sorun değil işte parayı tamamlıyoruz.

Mamoste: Doğrusunu isterseniz bende bir kermeste 4 lahmacuna 20 milyar veren zenginlerimizi de biliyorum

M. Şerif Öter: Ama bu insanlarımızı da ibretle takip ediyoruz. Ve bunları not ediyoruz. Ve gün gelir bunlar, o itibarı, o kıymeti ve o sevgiyi görmeyecektir. Ama bugün bu okuyan gençlerimiz ufku açık gençlerimiz bunlara artık teveccüh etmemektedirler. Bunlar artık halkımızın başında kronikleşmiş ve bu teveccühü hak etmeyen, bu tip diktatörler diyeceğim. Onlar, devletin ağaları olsun, ister din simsarları olsun, ister milliyetçiyim diyenler olsun hepsi bu duyguları kullanıyor bunlardan besleniyorlar 

Halkını seven halkına hizmet edendir. Bu da eylemle olan şeylerdir, söylemle, sloganlarla değil. Eğer bugün biz Kızıltepe halkı olarak, “Kızıltepe öğrencilerini seviyoruz”diyorsak bizim onlara pratikte bir şeyler vermemiz gerekiyor değil mi? Ama efendim kalkıp ta “biz seviyoruz” ama onlardan alıp götürüyoruz. Bu nasıl bir sevgidir, bu kandırmadan başka bir şey değildir hep böyle de kandırıldık.

Geçenlerde gurubun biri bir toplantı düzenledi. Niye arkasında siyasi bir güç vardır diye herkes yardım yarışına girdi. Aynı zenginlerimiz, davetlerimize rağmen toplantılarımıza bile gelmiyorlar. Gelmesinler halk daimdir. Halkın devamı vardır ama siyasi güçlere, menfaat çıkarcılarına yalakalık yapan o güçlerle beraber geçicidirler. Gelip giderler, fakat halk daima burada olacaktır.  STK platformumuz gücünü halktan alıyor ve siyaset üstü halkıyla beraber hareket ediyor.

Bizim hiçbir zaman amacımız, halkımızın üzerinden siyasi popülizm yapmak ve onları kullanmak olmadı, olmayacakta.

Artık bundan sonra Kızıltepe’de Saygın olduğunu iddia eden herkese ama herkese sorulacak bir sorumuz vardır.  “Kızıltepeli Öğrenciler için ne katkı yaptınız?” 

Devam edecektir…

 

Güncelleme Tarihi: 17 Eylül 2012, 22:26
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER