Gönüllerde 'ihtilal' yapanlara 'darbe' yapmak zordur!

Sizi uyutmayanlardan değil, uyutanlardan korkun! Kimi meşru sebeple hareket ederken kimi de meşru bahaneyle. Meşru sebep ve meşru bahane, bunlar aynı şeyler değiller!İslam mütefekkiri olan Ebû Hanife yıllar hatta asırlar ötesinden bizlere;“Onlarınkinden daha iyi bir yönetim getiremeyecekseniz, yöneticilerinizi alaşağı etmeyin” tavsiyesinde bulunuyor!Büyük imam’ın bu tavsiyesini hatırlatmanın, hareket tarzımıza yön veren düşüncemizde yararlı inikâslara yol açacağını düşüyorum. Bu tavsiyeye uymak ve doğru olup olmadığını tartışmak elbette ki mümkündür. Günümüz düşünürlerine kalmış bir şeydir bu.İslam coğrafyasının hali içler acısı. Hep kendi kültürümüzden olandan kaçıp kendi düşünürlerimizi beğenmeyip yabancıların kültürünü gözümüzde büyütüp ona duyduğumuz aşk, bu içler acısı duruma düşmemizin başlıca sebeplerden sayılabilir.Mısır bunun için muhteşem bir örnektir. El-Ezher gibi bir külliyeyi bağrında barından ve El- Ezher’in yetiştirdiği neslin coğrafyasının hali bizleri düşündürmelidir. Yönetim ‘tarzımızı’, eğitim ve sosyal ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz.
Asrımızda “senin teröristin-benim teröristim, senin zalimin-benim zalimim derken; senin darbecin-benim darbecim söylemleri de türemeye başladı. Günümüz dünya ‘muktedirlerinden’ bazılarının bugün itibariyle de; Mısır’daki darbeyi hala net bir ifade ile darbe olarak tanımlamaması düşündürücüdür.
Bu bağlamda; bana göre darbeyi kim yaptı dan ziyade, darbeyi kim yaptırdı ve kime yarıyor sorularının cevabı daha önemlidir. Zira bunlar için konu ‘dünyadaki iktidarları’ olunca, darbe teferruat oluyor. ‘Demokrasi’ vs. adı altında öyle yalanlar söylenip vaatler verildi ki bu coğrafyaya, bunların haddi hesabı yok. Bazen söylediğin yalana sen de inanmaya başlarsın ama bu da onu gerçek kılmaz!
İslam coğrafyasına karşı güdülen siyaset; yalan ve aldatma! Bu siyaseti oluşturanların felsefesi de bu olmuştur: Bir bireyi veya halkı aldatmak istiyorsanız, “sevindirin” ve gelecekle ilgili umut verin.
Evet, Ortadoğu insanı hep istikballe ilgili verilen “umutlarla” aldatıldı ve birbirini boğazladı. Sırf o istikbaldeki vaatler için bunu yaptı. Günümüz ‘siyasetinin’ üstüne bina edildiği felsefe şu: Birini aldatmak istiyorsan, aldatarak kendine bağımlı kılmak istiyorsan; ‘sevindir’ ve gelecekle ilgili umut ver.İslam coğrafyasında hala ellerini ovuşturanları görüyorum, ama kışı çoktan geçtik. Eski kışların etkisinde midirler, yoksa yazın farkında mı değiller bunlar, tam anlayamadım.
Peygamberimizin de buyurduğu gibi "Mü'min olan bir delikten iki defa sokulmaz." Kendinize gelin ve uyanık olun! Günümüz dünya muktedirleri, istediklerinde uysal koyunu dahi kurda saldırtırlar. Aldatmada ve kışkırtmada çok mahirdirler bunlar. Bu konuda o kadar maharet sahibidirler ki bunlar, menfaatlerine ters düştüğü için kardeşinizi size öldürtebilirler ama siz kardeşinizi kimin için öldürdüğünüzün farkında bile olmazsınız!
Darbelerle daha kaç defa ‘sokulacak’ bu millet! Defaatle darbe yapılıyorsa, sadece darbe yapan zihniyeti değil; burada imanımızı ve dolayısıyla kendi hareket tarzımızı sorgulama da devreye girmeli!

Kimin düşürdüğünü bilmek kadar, nerede ve niçin düştüğün de önemlidir.
İnsanlar neden hayvanlara şiddet uyguluyor veya öldürüyor diye hayrete düşenlere şaşıyorum. Hala anlayamadınız mı? Dünyadaki iktidarlarının idamesi için birbirlerini dahi hunharca katledenlerden, küçücük masum çocukları öldürebilenlerden başka ne beklenebilir ki!
Kimi savaşacak adam ararken, kimi de barışacak adam! Bunları birbirinden iyice ayırt etmek ve değerlendirmek gerekir. Bu, vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur.
Dedikodulara inanmamak gerekir. Dedikodunun her türlüsü kötü ama tweet ve face dedikodusu çok daha kötü olmakla beraber bir o kadar da tehlikeli!Eyleme dönüşmeyen iman; susayan birisi için, küpteki suya benzer. İman eyleme dönüşmedikçe, sahibine bir faydası dokunmaz. Zaten eyleme dönüşmeyen imanın, iman oluşu da muamma!
Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar. 42/39”
Mü’minler nerede olurlarsa olsunlar birbirlerinden bigâne olmalılar. Unutulmamalıdır ki Allah, her insana bir rol biçtiği gibi inananlara da bir rol biçmiştir. Allah katında kendisine biçilen rolü en iyi şekilde icra eden; sahnede kalır. Ötesi rol çalmadır ki çalmanın her türlüsü de Allah katında merduttur. Dikkat edin… Aynı kıyıya çıkmanız için aynı denizde olmanız gerek.İslam coğrafyasında artık darbelerin olmaması için; halk iradesiyle de olsa iktidar olanların, kendileri gibi düşünmeyenler de dâhil olmak üzere tüm gönüllere köprü kurması gerekir.
Gönüllere köprü kurmak başkadır. 
Allah’ın, insanı muhalif bir fıtrat üzere yarattığını ve kendisine inanmayanlara dahi özgürlük tanıdığı gerçeğini unutmamak ve ilke edinmek gerekir. Halk kaybetmez, halktan uzaklaşanlar kaybeder! Halktan uzaklaşan Hak'tan da uzaklaşırHak'tan uzaklaşanlar; yapay ve geçici huzurdan başka hiçbir şey elde edemezler.
İnsan bu; kimi köprü yıkar, kimi köprü yapar, kimi de köprü olur. Halkla sağlam köprü kuranlar, kolay kolay devrilmez. Gönüllerde 'ihtilal' yapanlara 'darbe' yapmak zordur. Köprü olmak başka, köprü yapmak başkadır.Ne mutlu gönüllere köprü kurmayı başaranlara! Akif’in de dediği gibi; Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!
 

YORUM EKLE