banner113

Bir Yaz Gecesinde Kasimiye’de Teravih Kılmak

          Yıllar önce çocukluğumun geçtiği mekânlara, duygu mistiğimin en zirveheyecanlarını serpiştirip; adımlarımın en güçlüsü ile taş merdivenlerinin ilk basamağına adım atarak ahşap kapıdan içeriye girdim. Taşlarına dokunduğumda, ilk dokunduğum anda ki gibi bir telaş ve hüzün parçaları sardı beni.

     Bir an gözlerimin sine vizyonlarına, yaşadığım mahallenin ışıkları yansıyınca kendimi eski zamanların kucağında buldum.

     Evet…

     Kasimiye yamaçlarında bazen oğlak otlattır, bazen de hindi sürüsünü kovalardım. Mezopotamya sıcağının desteği ile şahlanan güneş ışınlarından korunmak için de; badem ağaçların gölgesinde serinler, her tarafı kapalı olan medreseye girip bir tas su yudumlamak hesabiyle; olmadık yerlere gider, olmadık yollara başvururduk.

    Dört pençeli ve dört perdeli demir korkulukların içinden içeriye girdiğimiz andan itibaren; biraz dinlenir, sonra büyük odalardan birinde, biraz uyurduk. Bu odalardan nice talebelerin ders gördüğü ve nice medrese hocaların emek sarf ettiğini, henüz bilmezdik.

    Ardında şafi-i mescidi denilen yerde top oynardık. Şuan halıların serildiği yerde nice gol sevinçleri, nice koşuşturmalarımız ve mescit duvarlarında yankılanan bağrışmalarımız aklıma geldikçe, hüzün ve hazın karmaşıklığında acayipleşiyor, tenha düşüncelere dalıyorum.

    Yorulduğumuz zaman; adeta bir insanlık macerasının tasvir edildiği küçük ve büyük havuzlara kendimizi atar, suyun verdiği serinlikte saatlerce bekler sonra havuz kenarına uzanırdık.

***

    Allah-u Ekber sedasını kalbimin derinliğinde hissettiğim anda; Teravih namazına başladığımızın farkına varıyorum. Otuz yıl önce yaşadığım zaman ve mekânları, gözlerimin perdelerinden çekip; Ezanın, namazın ve kasimiye medresesinin serin havası, yürek ve beyin yollarımdan geçerken bıraktığı coşku seli ile heyecanlandırıyordu beni…

     Saf saf dizilen insanların ruh haliyetlerini altı yüz yıl geriye almışçasına; en temiz ve en samimi duygularla duruyor namaza,

   Seyda’nın narin sesi ile medresenin duvarından Kur’an süreleri yankılamakta; ovanın ışıklarıyla bir olup; cemaatin Âmin! Sesi ile sonsuzluğu uğurlanmakta sanki…

    Çeşmeden akan su şırıltısının verdiği hazdan etkilenmemek elde değil. Akan suya nazire yaparcasına kılıyoruz teravih namazımızı, bir ırmak melodisi gibi salâvatlar getiyoruz. Bir yanım Hanefi mescidi, diğer yanım şafi-i, önümde sonsuzluğa dem vuran tarihin Mezopotamya’sı. Birde bakmışız son rekâtlarına gelmişiz namazların…

    Kasimiye medresesindeki teravihleri; hayatın timsali olan havuzun yanı başında ve bir yaz sıcağında ve de medresenin hocaları ile beraber eda etmek; İnsana: Hayatın, imanın ve geçmişin karışımından bir resital sunduğuna şahit oluyorsunuz.

       Bir teravih daha bitti kalbimin hissiyatında

       Bir nadide tad kaldı damağımın kuruyan dudaklarında

       Ve yaşamımın bir köşesinde durdurdum saatimi

       Bir daha unutmamak üzere..   

         Vesselam Herkese…

 

YORUM EKLE