Ayrılığının hüznü yansımıştı gözlerime…

Göçmen kuşlar uçuşurken, serçeler çoktan yuva yapmaya başlamışlarken, bahar müjdelenirken bir anneler gününe merhaba demeye az bir zaman kalmıştı. Anneler günü deyince bilmem nedendir bir hüzün bulutu kaplar içimi.
 
Hüzün bulutu öyle bir çöreklenir ki karlı dağlarıma, baharı bırak yaz gelse de kalkmak bilmezdi. Ayrılık kolay değildi be anne, ayrılığın tek adresi sen olunca.
Neden bizi bırakıp ta gittin acelen ne idi? Kolay mı? zannediyorsun anne ayrılığı. Tamam, sana hak vermedim değil hayat arkadaşına koştun, her zaman yaptığın gibi onu bilinmeyen yerlerde yalnız bırakmak istemezdin. Ama anne ayrılık çok zor geldi bana. Ateş değilim, yanayım kül olayım. Yağmur değilim, ıslanıp ta güneşlerde kuruyayım. Kuş değilim, uzak diyarlara uçup senin gittiğin yerlere gideyim. Sanırım bu dediklerim çok zor anne. Sen demez miydin çok zordur ayrılık diye kurumuş yaprak gibi daldan dala savurmaz mı insanı.
 
Duvarda ki resmine her bakıp ta titrek ellerimle dokunduğumda camın soğukluğunu sadece hissederken. Bilmem inanır mısın sıcaklığı hissederdi yüreğimin ta derinlikleri. Ve titreyen sesin yine savrulacak mıydı buz gibi odamın içinde.
 
Orada rahat mısın anne ağrıların dindi mi? acıların yok dimi anne.
 
Beni soruyorsan anne ben yine aynı ben. Kendini başkasına adanmış bir adamdan ne beklenir ki, Bir ağaç gibiyim şuan dalları sadece mutluluk saçarken, içi alev alev yanan köz olmuş bir ağaç.
 
Anne biliyor musun annelik artık senin bildiğin gibi değil buralarda. Büyük şehirlerde annelik artık birer entrika. Bizim oralara benzemiyor annelik. İnsanlar çok acımasız oldu anne. Menfaatleri için yapamayacakları şey yok buralarda anne. İki çeşit anne modeli oldu artık hayatta; “ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar” dedirten çilekeş analar. Evladım mutlu olsun arkadaşlarının arasında boynu bükülmesin diye sabahın kör karanlığında kalkıp ta cadde cadde, sokak sokak, çöp çöp gezen bir karton, teneke parçası, yâda pet şişe toplayan analar, Günde bir iki apartman yıkayan analar. Evlere temizliğe gidip kendi evinde yapmadığı titizliği yapıp ta bir de üstüne olmadık laflar yiyen analar. Gecenin karanlığında bir isimle kaybolup sabahın ilk ışıklarına kadar başka gönülleri eğlendirip kendi gönlünün eğlencesini hapseden analar. İsimleri hiç fark etmiyor Ayşe, Fatma, Zehra olup ta tek bir cümle ile isimlendirdiğimiz dediğim gibi çilekeş analar.
 
 
 
 
Sırf egoları rahatlasın diye önce dövülen gururuna bunu da yediremeyip bir bıçak bir kurşunla hayatı sona eren anneler. Evlat deyip, tedavi üstüne tedavi olup ta sonuç alamayan yüreği kor kor annelik hasreti ile yanan anneler.
 
Bir tarafta birkaç dakikalık zevk uğruna peydahlanan. Fakat bir kedi yavrusu gibi bir çöpe bire cami avlusuna bırakılan. Ya kendi canın boğup ta öldürülen,  yâda ölüme terk edilen insan yavruları.
 
Bizim buralarda annelik böyle oldu be anne.
 
Yine hüzünlü bir anneler günü bugün benim için. Bugün yine içimin derinliklerine akıttım doyumsuz hasretini. Giderken ne beni götürdün, ne de sen benimle kaldın. Bugünde ayrılığının hüznü yansımıştı gözlerime. Gözlerimden akan damla damla gözyaşlarıma.
 
Başta kendi annem olmak üzere. Hepinizin anneler gününü kutuluyorum.
Ölenlere Allah tan rahmet, sağ olanları minnet ve saygıyla anıyorum.
                                                                                    
                                                                                     Tolga TURAN
 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Alp KAHYAOĞLU
Alp KAHYAOĞLU - 10 yıl Önce

teşekkürler mardin
teşekkürler şehr-i şahane