Program sunucusu Canan Mercan’ın sorularını yanıtlayan Hedbi; “Bir tarafın hakkını vermek için başkasını mağdur eden adil değildir.
Adil ve Zalim kavramlarını çok iyi anlamamız lazım. Kendi zulmünü görmeyip ötekinin zulmüne küfretmek de zülümdür. Bana göre adalet; ahlakla da alakalıdır. “Ahlaksız” birisinden adil davranmasını beklemek, ne kadar doğrudur? Hep dediğim bir şeydir: Ahlaksız olanları yasalar bağlayamaz, ahlaklı olanlara da yasalar gerekmez. Ahlak; bir kitabın cildine benzer. Nasıl ki: “Cilt bozulunca sayfalar dağılır”, ahlak da bozulunca: Ne dirlik kalır toplumda ne de düzen… Düzenin olmadığı yerde adalet ve huzurdan bahsetmek mümkün mü?”
Ortadoğu coğrafyasında yaşananlara da değinen Hedbi şöyle konuştu:
Asr-ı Saadetten sonra islam, yaşanmadan hep söz ile anlatıla geldi. İslam yaşanmadan sadece söylemde kaldığı için de İslam âlemi bugün bu tefrika ve zillet içindedir. Ne zaman ki müslümanlar kardeşlik hukukunu bireysel veya ulusal haklara feda etti, İslam âlemi acılara gark oldu.
Huzuru, barışı ve en önemlisi de kaybettiğimiz kardeşlik hukukunu tesis edebilecek etken adalettir. Fakat onun da bir ahlakı vardır. Zira aynı bizler gibi Habil ve Kabil de kardeşti. Kardeşliğimizin de onların kardeşliği gibi neticelenmemesi adına o neticeye sebep olan huylardan kaçınmalıyız. Bunlardan arî bir tarzda, sadece bunun edebiyatını yapmak, adil olmaktan uzak olduğu kadar kardeşlik hukukundan da uzaktır… Adil olmak için öncelikle kinimizin olmaması gerekir. Olmaması esastır, şayet olsa dahi hakkı perdelememelidir.
Adalet denince 1400 yıl geri gidip Hz. Ömere (r.a) sarılıyoruz. Bu demek oluyor ki; yeni Ömerler oluşturmamışız. Ömerler, Aliler, Hüseyinler yetiştirmemiz gerekirken küfelileşen bir toplum haline geldiğimizin farkına varamıyoruz bir türlü ve bu çok acı bir tablo...
Bunun için de yapmamız gereken ilk şey Fatımaları yetiştirmek olacaktır."