Van Depremini Unutmadık !


 
23 Ekim 2014 Van Depreminin üzerinden onca zaman geçmesine rağmen yaraların halen sarılmadığı, insanların yaraları ile baş başa bırakıldığı bir ülke Türkiye Cumhuriyeti Ülkesi…
Yeryüzünde ki bütün doğal felaketlerin meydana gelmesiyle genellikle insanlarımızın arasında büyük bir dayanışmanın güçlenmesini meydana getirdiğini söylerler.Bütün dünyanın da bildiği gördüğü ve yaşadığını da örneklerle kanıtlanmıştır.
Doğal felaketlerin acımasızlığının olduğu zamanlarda,birbirlerine düşman ve kin besleyen ülkeler arasındaki ilişkiler büyük bir duygusal etkileşimle azıcıkta olsa sakinleşme dönemine girip,olumlu yönden bile ilerleme kaydedilmektedir.
Doğal felaketler meydana geldiğinden dolayı neredeyse bütün çatışmalara ve savaşlara ara vermekten geri kalmayan ülkeler topluluklar vardır.
Türkiye Cumhuriyeti Ülkesinin Van ilindeki doğal felaketin meydana gelmesiyle  bunların tam tersi olaylarla karşılanması bizleri fazlasıyla derinden üzmüştür.Yani şunu da diyebilirim.İnsanlığımızın eksilere düştüğü ve hatta bittiği yer olarak tarihe geçmiştir.
Van ilimizde büyük bir doğal felaket olan (deprem) meydana gelmişti.Orada yüzlerce kardeşlerimiz dostlarımız insanlarımız yaşamlarını yitirmiştiler.Binlerce insanımız o soğuk gecelerde dışarıda kalmışlardı.Yüzlerce bina yıkılmış,köyler de çamurdan topraktan yapılmış evlerin izi kalmamıştı.Bütün evler yerle bir olmuştu.
Doğal felaketlerin meydana geldiği bölgelerde devletin kendi kurumlarını en üst seviyede büyük bir çalışmayla ortaya koymaları gerekmez miydi ?
Doğal felaketlerin meydana geldiği Van bölgesinde en kısa zamanda afet yerine müdahaleler yapılması gerekmez miydi ?
İnsanların yaşamları her şeyin üzerinde olması gerekmez mi ?
Doğal felaketler meydana geldiği zaman yaşlılar,çocuklar,kadınlar ve herkes büyük bir yaşam mücadelesini vermektedirler.
Van depremin de insanlar,yaşamları için büyük bir zaman dilimiyle yarış içerisinde boğuşuyorlardı.Onlar için bizler için hepimiz için ülkemiz için saniyelerin önemi çok değerliydi,çünkü orada can çekişenler için ölüm ile yaşam arasındaki en ince çizgisinin bulunduğu zaman dilimiydi.
Kocaman betonların,büyük büyük enkazların altında kalan insanların çocukların kadınların yaşlıların sesleri duyulduğu zaman hepimizin yüreklerinin hızla arttığı ve bir buruk sevinç meydana geldiğini biliyorduk.
O anda birilerini kurtarmak için bütün bedenimizle ellerimizle gözlerimizle ayaklarımız ve tırnaklarımızla dev betonlara sarılır,haykıran seslere ulaşmak için zamana karşı savaşıyorduk.
Bizler,kocaman betonların altında kalan minik bedenlerin haykırışlarına ulaşmak için uğraşırken,bir anda kendisini güçlü ve büyük gören devletimizin bakanların milletvekillerin yardımları ne zaman gelecekler de en kaz altında kalan minik bedenleri kurtaracaklar diye düşünmeden edemediler insanlar.
Hepimiz umutlarımızı korumak için savaşıyorduk koca beton enkazlarıyla.Sonuç olarak bir canın kurtulması bizlere büyük bir sevinç veriyordu.
Doğal felaketin olduğu yer “Güneydoğu” olunca burada Koca bir “ AMA “ devreye girer.Yani siyasetçilerin milletvekillerin partilerin politik yaklaşımları devreye girer.Doğal felaketin yaşandığı bölge halkı için her şeyi ağırdan yapmakla kalmayıp,ne kadar zarar verilirse o bölgelere sanki onlara kar kalacakmış gibi bir düşünceyle hareket etmekten geri kalmadılar.Nasıl olsa doğal felaket (deprem) savaşın ve çatışmaların devam ettiği yerde olmuş düşünceleriyle hareket edenler olmuştu.
Marmara depremin de,Yalova ve Düzce depremin de ülkenin neredeyse bütün askeri gücünü arama kurtarma ekipleriyle beraber çalışmalara katılırken,depremin olduğu Van ilimizde yani genel anlamda Kürtlerin fazla yaşadığı coğrafyasında ise savaşın ve çatışmaların naraları atılıyordu.
Doğal felaketin yaşandığı zaman da dilimin de yüzlerce hatta binlerce mazlum insanlarımız çocuklar kadınlar yaşlılar kurtarılmayı beklerlerken,başka yerlere yardım eli uzatanlar,başka ülkelere yardım edenlere ne denilmeliydi acaba ?
Kendi ülkenizde ki insanlara karşı sorumluluklarınızın bilincinde olmanız gerekirken tam bir sorumsuzluk sergilemek için adeta yarış halini almışlardı.Neredeyse bütün kurumlar.Özellikle o bölgelerde çalışan Kızılay kurumları.O zaman ki bakanlık ve milletvekili koltuklarında oturan bölge milletvekilleri tam bir sorumsuzluk sergilemekten kaçınmadılar.Orada ki insanların yaralarına merhem sürülmesi gerekirken tam manasıyla yaralarını tuzlama işlemlerini yapmaktan geri kalmadılar.
Her saat başı basınlarda çıkan haberlere göre bu kadar yardım toplanıldı,bu kadar yardım gidildi,bu kadar erzak gitti.E peki o kadar şey gidiyordu da insanlar çocuklar yaşlılar neden o karlı havada ayakkabısız yürüsün ki ? Yardım dediler,fakat bölgeye zerre kadar yardım yapılmadı.
Felaketin yaşandığı bölgede ki insanların ölüm çığlıkları kulaklarımızda sürekli yükseliyordu.
Her gece ve her gün çocuklarını kurtarmak için Kürtçe ağıtlarla kendi acılarını dinlendiren annelerimizi bacılarımızı dinliyorduk sürekli olarak.
Doğal felaketin (depremin) bir sembolü olan Küçük Yunus’un ölümü büyük bir cinayet olarak tarihe geçilmiştir.Bütün dünyanın yüreğini yakan Küçük Yunus,kurtarılmayı beklerken göz göre göre öldürülmekten kaçamadı.Küçük Yunus gözlerini açtığı zaman yüzlerce tonluk enkaz parçalarının altında kurtarılmayı beklemişti.Yunus’un yaşamla ölüm arasında ki mücadelesi hepimizin rüyalarına girdi.
Sizlere soruyorum,tonlarca en kaz parçalarının altın da kalan minik bedenin sorumlusu kimler ?
O minik bedenleri kurtaracak birileri yok muydu?
Ekipler yok muydu?
Ordu yok muydu?
Minik bedeniyle kocaman enkaza karşı savaşan Yunus,yüzlerce ton enkazın altında geçirdiği iç kanama nedeniyle yaşamına veda etmişti.
Bunların sorumlusu kim ? Kürt coğrafyası olduğu için midir ki yardımlar sürekli geciktirilmiş bir şekilde geliyordu ! ?
Böyle doğal felaket olaylarında politik yorumların yapması kadar saçma bir şey yoktur.Olamazda ! Sonuç olarak doğal felakettir.Lakin Türkiye Cumhuriyeti Ülkesinde ki yaşayan halklarımıza baktığımız zaman da bir doğal felaket (deprem) dahi ırkçı duygulara ve politik konuşmalara kurban edilmekten geri kalınmamaktadır.
Terbiyesiz de ırkçı duygularından bir kaçını sizlerle paylaşmak isterim.Ki o tür insanlar,insanlıktan nasiplerini almamış olanlardır.
Haber Türk spikeri olan Duygu Canbaş; Haber Türk kanalının canlı yayınında “Her ne kadar Van’da olsa da acımız büyüktür.” demesi bile insanlıktan nasibini almamış bir kişilikte olduğunun kanıtı olup,ırkçı yaptığının da altını çizmek isterim.Yani o bölgede Kürt kökenli insanlarımızın çok olduğu için kendince Irkçılık yapmış olup,çok iyi bir şeymiş gibi konuşması da ayrı bir terbiyesizlik olduğunu da herkes tarafından dile getirilmiştir.
Kendini bilmezlerden bir diğeri de “ ATV ”kanalın da yayınlanan “ Tatlı Sert “ program sunucusu “Müge Anlı “ dır.Şöyle ifadeler kullanmıştır.”Herkes haddini bilecek.Yeri geldi mi taş atacaksın,Mehmetçik (askerler) kuş avlar gibi avlayacaksın sonra da zor günlerde canım cicim deyip,devletimizden yardım isteyeceksiniz.O polisler emniyet güçlerimiz hemen yardıma koştular oradakilere.O taş atanların elleri kırılsın.Askerlerimize polislerimize zeval vermesin.”
Böyle kişilerin insanlığa dair en ama en ufak bir özellik taşımayan mahlukların olduğunu da biliyoruz.
Depremin meydana geldiği bölgede ki insanların çığlıkları enkazların altından yükselirken,televizyon programlarında ırkçılık yapan kendini bilmezler “sizlere yardım yok,ölün “ diyerek bağırmasının ne anlam ifade ettiğini hepimiz çok iyi biliriz.Ki sizin gibi başı boşların pisliklerin ırkçıların yeri ne bu dünyada ne diğer dünyada vardır.
Bunlar politik bir olayı dahi bir doğal affet olayında kullanabilecek kadar kendilerini bilmez düşük insanlardır.
Bunlar politik alanlardaki başarısızlıkları karşısında,doğal felaketleri (deprem gibi) kullanarak kendi o boş olan histerik duygularını tatmin etmek istemektedirler.Ama bizler asla ve asla insanlığımızdan duygularımızdan vazgeçmeyeceğiz.
Bu kendini bilmezlerin unuttukları bir gerçeklik var.Mezopotamya ve Anadolu halklarının tarihten gelen ortak özelliklerini zor günlerde,zor anlarda taşımayı ve dayanışmayı başarabildiklerini bilmezler.
Bizleri birbirimize kenetleyen ve bizleri birbirimizden ayırmayan büyük bir bağ ve inanç vardır.Doğudan olsun,batıdan olsun ülke genelinde birbirimizin yanında olduğumuz ve acılarımızı hep beraber yüreklerimizde hissettiğimiz bireyler olması dileğiyle.
Yeniden bu tür felaketlerin yaşanmamasını rabbimizden niyaz ediyorum.
Depremde hayatlarını kaybeden insanlarımızın mekanları cennet olsun.
Bu büyük felakette hayatını kaybeden insanlarımızın aileleri başta olmak üzere bütün insanlığa başsağlığı diliyorum.
“Mehmet Kızılkaya”
YORUM EKLE