Sosyo-Psikoloji Sosyopatlaşıyor Mu?

Toplumsal alandaki sınıf farklılığı, zihinlerde insanı konumlandırma aşamasında ortaya çıkar. İnsana olan bakışı din/dil/ırk temelinden uzak yalın gerçeklikle değerlendirmek, bu “değerli varlığı/insanı” anlama açısından bazı ipuçları verecektir bize. Karmaşık bir yapısının ortada olduğu insanı maalesef derinliğiyle anlamak mümkün değil. Hayat sahası içinde tek başına yaşamanın mümkün olmadığı bu düzende, sosyal bir varlık olan insan, bir yandan birlikte yaşamaya çalışıp bir yandan da kendi “ben”i ile baş başa kalmak ister. Yalnız başına iken tüm gerçekliğinin farkına varan insan, topluma karıştığında bambaşka bir hal alabiliyor. Bu, şövalyeleştirdiği egosunu, hayali yel değirmenlerine karşı zafer kazanmış duygusuyla ön plana çıkarıp bazı kural ve etik ilkeleri görmezden gelmesine neden oluyor. Son dönemlerde bu durum, kültürel kodlarımıza nakış nakış işlendiği ortada…
Samimiyet ve güvenin esmasının okunmaması, Orta Çağ tipi bir karamsarlığa ne de çok benziyor. Görünürdeki bu samimiyetsiz ve güvenden uzak insan ilişkilerinin kişiye ettiği etki, tamamen benmerkezci/egosantrik bir kılıfa bürünür. Sonuç ise Orta Çağ rahipleri gibi elit ve yoğunluklu tek gerçek bilgilere sahip “hakikatin tek mercii” olmayı kendine görev edinen insan kalabalığı…  Böylesi bir bilgin geçinme, cahil cesaretini doğursa da; herkesin her şeyi biliyor zannetmesi ve hiç kimsenin “her şeyi” bilememe sınırından kendini uzak hissetmesi, savunma mekanizmalarından biridir desek yanılmayız. Şövalye hüviyetini verdiği egoların arkasına sığınıp aslında kendi içinde buhranlar yaşayan insan, kendi gerçekliğini görmezden geliyor. İş, arkadaş ve sosyal ortamlarda olması gereken, bir fikri yapılandırıp yeni görüşleri farklı açıdan değerlendirmek iken burada da yel değirmenlerine üstün gelme gururunu yaşama hissiyle fikir alışverişleri, fikir savaşımına dönüşüyor.
“Doğrunun” ve “gerçeğin” savaşımını vermiş ve bu durumun doğruluğuna inanmış birine rağmen, muhatabın bunun “doğru” ya da “gerçek” olduğuna aldırmadan inatla karşı tarafın tezini çürütmesi sosyopatlığa ilk adımı oluşturuyor. İşin ehlinin liyakatsizlikle değiştirildiği günümüzde, uzmanlaşmanın gördüğü değer de liyakatsizlikle değiştiriliyor. Belli konulardaki uzmanlaşmanın /ehlileşmenin oluşturduğu “değere” karşı çıkıp kendine de uzmanlık rolünü verenlerin komedyası, sinema tarihi komedyasına güzel bir malzeme olur.
Güncel, tarihi ya da toplum soslu konularda “fikrim yok/bilmiyorum” diyememenin bilinçaltındaki yansıması karşımıza “gurur” olarak çıkar. Biri başarılı iken, ötekinin hazmedemeyip çekememe dürtüleri uyanıp “yüce egoyu” tekrar yel değirmenlerine savaşa süren gücün, toplumsal karmaşaların çıktığı durumlarda “aslan” kesilmemesine şaşırmamak gerek.
Varoluşsal kaygılarını aşamamış toprakların yetiştireceği evlatlar elbette ki “toplum profesörleri(!)” olacaktır. Bu öyle bir hal aldı ki toplumsal konularda tepki vermek ve düşüncelerini ifade etmek bir yana, barut ateş almadan önce bir şeylerin farkına “daha yeni” varabilen insanlarla dolu bu güzelim topraklar. Bu açıdan sanal medyayı “daha yeni fark edebilme platformu” diye tanımlamak yanlış olmaz. Olay gerçekleşmeden önce sözü edilen konular tartışılıp önüne geçilmeden, karmaşa çıkıp toplum huzursuzluğu ortaya çıktıktan sonra, herkesin kendine atfettiği toplum profesörlüğü tam da burada karşımıza çıkıyor ( “Cehalet ne güzel bir şey, her şeyi biliyorsun.”diyen ünlü düşünüre buradan selam göndermenin tam sırası.)
Medyada yayınlanan bir propaganda ya da protesto haberi ardından, sosyal medyanın savaşı komuta etme merkezi gibi işlemesi, “İnsanlar hangi ara bu kadar öfkeci tutum içerisine girdi?” sorusunu zihinlerde oluşturuyor.
İçini dökmek için olayın gerçekleşmesini bekleyen müthiş bir kalabalık...
Demem o ki ortamı yumuşatmak, uzlaşı sağlamak ve her konuda bilgiçlik taslamamak varken, bunun tam tersi düşünce ve eylemlere eğilmek insanda bir patlamaya yol açabilir. Bu durum, toplumda sosyopatlığa doğru gider ve bir noktadan sonra paradoksal bir biçimde tıkanıklık gösterir. Ondan sonrası mı? Düzeltebilirsen düzelt…

YORUM EKLE