ŞİDDET SARMALINDAN KURTULMAK

          Toplumsal-kültürel farklılaşmalar döneminden günümüze kadar şiddet, insanoğlunun yaşamında var olan bir olgu olarak süregelmiştir. Şiddetin kökenlerine bakıldığında en temelinde çeşitli nedenlerden dolayı ötekileştirilen varlığın kontrol ve baskı altına alma duygusunun olduğu görülmektedir. Dinsel, ekonomik, kültürel farklılıklar başta olmak üzere tüm farklılıkların hoşgörüyle karşılanmaması nedeniyle gücü elinde bulunduran veya gücün kendisinde bulunduğuna inanan kişi ya da grupların, “öteki” olarak gördüğü/algıladığı farklılıklara sahip kişi ya da gruplara tahakkümünün, insanın temel hak ve özgürlüklerine aykırı olması nedeniyle kabul edilemez olduğunun bilinmesi gerekmektedir.

İnsanlığın, mağaralarından çıkıp yerleşik yaşama geçmesi ve tarımsal üretime başlamasıyla özel mülkiyet kavramı (kişilerin kendi topraklarının etrafını çitlerle çevirmesi olarak da ifade edilebilir.) ortaya çıkmıştır. Özel mülkiyet kavramının ortaya çıkışının ardından insanlar kendi hak ve özgürlüklerini birbirlerinden koruyabilmek için belirledikleri ilk kurallar, hukukun doğuşunu göstermektedir. Devlet mekanizmasının oluşumu, dini inanç kavramlarının belirginleşmesi, ekonomik farklılıklar gibi etmenler toplumsal sınıfların oluşumunu ve bireyler arasındaki çeşitli farklılıkları belirgin hale getirmiştir. Dinsel gruplaşmalar, kültürel farklılaşmalar ve üretim araçlarının belli kişi ve grupların tekeline girmesi sonucu üstünlük kurma ve üstün olma mücadelesi başlamıştır.

Günümüz uygarlığının gelişim sürecine bakıldığında tüm dünyada önemli toplumsal değişikliklerin meydana geldiği görülmektedir. Bu değişiklere bakıldığında ortaçağ boyunca toplumsal yaşamın her alanına egemen olan skolâstik düşüncenin yerini akıl ve bilimin alması, önemli toplumsal değişimlerin başlangıcını oluşturmaktadır. Akıl ve bilimin, toplumsal yaşamda referans alınmaya başlaması, düşüncenin ve bilginin üretilmesi ve yayılması açısından oldukça önem arz etmektedir. Rönesans ve reform hareketleri sonucunda bireysel ve toplumsal aydınlanma başlamış, bilginin üretimi ve yayılması hız kazanmıştır. Fransız Devrimi’nin ardından demokratikleşme hızlanmış ve ülkelerin yönetim anlayışları da değişime uğramıştır. Birey ve bireyin mutluluğu odaklı bir yaşamın vazgeçilmezliği benimsenmiştir. Her ne kadar kulağa hoş gelen kavramlar toplumsal yaşamımızda egemen olmaya başlamışsa da gerek tarihsel arka plandan kaynaklanan sorunlar nedeniyle şiddet, yaşamımızda var olmaya devam etmektedir.

Teknik olarak şiddet olgusuna bakıldığında bilgi ve bilinç düzeyi yüksek insanların toplumsal yaşamda daha fazla yer alması, yasaların şiddetin her türlüsüne karşılık bireyi korumaya önem verdiği görülmektedir. Buna karşılık şiddet, halen en temel problemlerimizden biri olarak durmaktadır. Eğitim düzeyi yüksek insanların da şiddete başvurması, eğitimin şiddet olgusunu ortadan kaldır(a)madığını ortaya koymaktadır. Tüm önlemlere rağmen şiddet yaşamımızdan neden silinmemektedir? Yasalar, yeterince caydırıcı değil midir? Devlet yönetimlerinin, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu soruları çözümcül bir biçimde ele alması ve bu şiddet olgusunu ortadan kaldırmaya dönük girişimlerde bulunması kaçınılmazdır.

Bireyin ilk eğitimini aldığı kurum olan ailede gördüklerini meşrulaştırması, sonraki yaşamında da bunu devam ettirmesi şiddet olgusunun psikolojik boyutunu göstermektedir. Şiddeti sadece fiziksel olarak sınırlamak da en büyük handikaplarımızdan biridir. Psikolojik ve ekonomik şiddet de şiddet türleri arasında yer almaktadır. Toplumsal alanda sıklıkta karşılaştığımız ve yüzyıllardır yaşamımızda yer alan şiddet olgusunu ortadan kaldırabilmek için yasaların şiddeti uygulayana çok ağır yaptırımlar uygulaması caydırıcı nitelikte olacaktır. Ayrıca şiddet olgusuna toplumsal bir refleksle hep birlikte karşı durmak, haklının güçlü olduğunu yüksek sesle ve yüksek sözle dile getirmek, medyanın şiddet konusunda daha eğitici olmasını sağlamakla şiddetin önüne geçilebileceği kanısındayım.

21.yüzyıl bilgi çağında yaşayan, demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere inanmış modern bireyler olarak şiddeti konuşuyor olmak bir yerlerde bir şeyleri yanlış yaptığımızı gösteriyor. Eğer ki her birimiz, bizim gibi olmayan, bizim gibi düşünmeyen bireylere saygı ve hoşgörü temelinde yaklaşırsak hak ve özgürlük sınırlarını ihlal etmezsek şiddet konusu çözüme kavuşur inancındayım.

Şiddeti konuşmayacağımız güzel günlere kavuşabilmek temennisiyle.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Orhan ozdemir
Orhan ozdemir - 3 yıl Önce

Eline diline sağlık sayın mudurum

Mehmet nimet  Akıncı
Mehmet nimet Akıncı - 3 yıl Önce

Müthiş yorum olmuş hocam kaleminiz daim olsun

Abdulbasit AYDIN
Abdulbasit AYDIN - 3 yıl Önce

Her satırdaki en ufak lahzayı kaçırmadan keyifle okudum. Öncelikli olarak teşekkür ederim. Bununla birlikte çözüm olarak sunduğunuz “...Ayrıca şiddet olgusuna toplumsal bir refleksle hep birlikte karşı durmak, haklının güçlü olduğunu yüksek sesle ve yüksek sözle dile getirmek, medyanın şiddet konusunda daha eğitici olmasını sağlamakla şiddetin önüne geçilebileceği kanısındayım...” özellikle katılıyorum. Fakat şöyle bir durum var ki bazı kesimlerin, kişilerin ve ya toplumların her türlü şiddeti ve kaosu çıkarları doğrultusunda adeta haz duyarcasına izlemesi sağduyulu insanları daha da derinden etkilemektedir. Belirttiğiniz üzere çözüm kollektif olmalı. Aksi takdirde bu hazcıların aynı gemide olduğumuzu hatırladığında çok geç olacaktır.

Kübra çiçek
Kübra çiçek - 3 yıl Önce

Herkesi aynı düşünceye davet ediyorum.

Izzettin Karaaslan
Izzettin Karaaslan - 3 yıl Önce

Hocam Emeğinize sağlık.

Servet turğay
Servet turğay - 3 yıl Önce

Tamda toplumun kronik sorununu anlaşılan dil ve net anlatımıdır ... yazılarının devamını bekliyoruz..

Mehmet Ali Elalmış
Mehmet Ali Elalmış - 3 yıl Önce

Şiddetin her türlüsüne hayır diyerek sizin gibi düşünen insanların çoğalmasını temenni ediyorum. Şiddeti önlemenin en iyi yolunun sizin de tespit ettiğiniz gibi ötekileştirmenin ortadan kaldırılması olduğu bunun ise kişilerin ve toplumların kendi içlerinde bir nefis terbiyesi mücadelesi vermeleri ile olabileceği kanaatindeyim. Sizin de belirttiğiniz üzere sivil toplum kuruluşları artık buna el atmalı kanaat önderleri ile birlikte toplum kendini şöyle bir silkelemelidir. Şiddet hiç bir zaman çözüm olmamış aksine yeni sorunlar üretmiştir. Şiddetin hiç bir türünün konuşulmadığı yarınlarda buluşmak üzere. Selam ve dua ile...

Hamit yıldırım
Hamit yıldırım - 3 yıl Önce

kali̇teli̇ bi̇r yazi olmuş