banner113

SEÇİM VE UMUTLAR

 
 
Yıllarca yargılandığı halde bir türlü, ne cezalandırılan ne de berat edilen ama öte yandan da sürekli bir sonra ki duruşmaya ertelenen nihai karar verme süreci, umutları hep bir sonraki celseye bıraktığı gibi, toplumumuz için de gündemde ki yerel seçimler, umutların gerçekleştireceği ümidiyle bu nihai celse de öncekiler gibi iple çekilmektedir.
 
Kazanacak adayın dışında herkesin kaybettiği, umutların başka baharlara kalacağı şimdiye kadar geçen seçimlerde olduğu gibi önümüzdeki seçim sonrasında da apaçık görülecektir.
 
Zaten dikkat ederseniz seçim sonuçları hep “Falanca Aday kazandı” diye açıklanır. Geçekten de o aday ve ailesi kazanmış Kürt halkı ise hep bir daha kaybetmiştir. Şimdiye kadar halkın seçimleri kazandığı bir söylemi hiç duydunuz mu?
 
Bu yüzden hiç kimseden hizmet falan beklemeyin ve beklenti içine de girmeyin!
 
O koltuğa oturanlar küplerini doldurmak ve efendileri adına sizi sağmak için bir sonraki duruşmaya kadar oyalanmak üzere seçilmiş kişilerdir. Bu yüzden hizmet göreceğiz düşüncesiyle hizmet endeksli asla oy vermeyin!
 
Başbakanlık, valilik, kaymakamlık ve hata Muhtarlık isimlerine dikkatle bakarsanız, göreceksiniz ki! Hepsi neredeyse aynı hece ile bitiyor sadece Belediye hariç! Belediye “ye” ile bitiyor. Yani bundan da anlaşılacağı üzere yeme üzerine kurulmuş bir kurum, hizmet tantanaları ise kendi lokmaları için keşfettikleri bir ambalajdır.
 
En ucuz ambalaj kuşkusuz parklardır içine istedikleri kadar yağlı malzeme doldurabilir dürümü tatlarınca hazırlayabiliyorlar.  
 
Elektriği bölgemiz üretiyor, hiç kimsenin ne gerekçe ile olursa olsun bölgeyi karanlıkta bırakma hakkı yoktur. Altın ve Elmas yatakların sahibi Afrikalı kardeşimin çıplak ve aç oluşu nasıl sömürülme ile açıklanabiliyorsa, elektrik ve petrol kaynağının merkezinde bulunan bölgemin soğuk ve karanlıkta oluşunun sebebini sömürülme dışında neyle açıklayabilirsiniz?
 
Adaylarımızdan hangi birisi, bütün Anadolu’nun elektriğini üreten bölgenin soğuk ve zifiri karanlık durumunu isimlendirilebilecek, Gandi’nin Tuz yürüyüşü gibi, bizim Atatürk ve Keban Barajlarına  Elektrik Yürüyüşünü  başlatabilecek ve yürüme yürekliliğinde bulunabilecektir?
 
Bölgede hâkim iki parti dışında, diğer partilerden aday olanları da anlamış değilim. Hani partiler merkezden bir adamı aday gösterseler amenna saygı gösteririz. Ama içimizde birileri birkaç kuruş için ki o aldıkları birkaç kuruş kadar oy bile almayacakları apaçıkken, gidip o partilerde aday olmaları “ruhunu şeytana satmak ’tan” başka neyle açıklanabilir?
 
Utanç duyuyorum!...
 
Şimdi hakkim iki partide bizleri iyice çözmüş durumda, biri din adına bir diğeri dil adına kendisine çağırmaktadır. Her ne kadar iki partiye de oy vermişsem asla partili olmadım. Bundan sonra da asla olmayacağım.
 
Din adına çağıranların çağırdıkları din Kur’an-ı Kerim’le bize gönderilen Allah’ın dini değil, kendi dinleri olan TEMEVİ dinidir. Zaten dikkat ederseniz o dinin Tanrısı ALLAH değil DEVlettir. Birazcık feraset sahibi olursanız bu dinde ihlas süresinde okuduğumuz Allah’ın sıfatları DEVlete verildiği göreceksiniz.
 
De ki: “Allah tektir” ’in yerine, Deki: “DEVlet tektir” ile değiştirmişlerdir. Allah’ın, “Eşi ve benzeri yoktur” sıfatları yerine kendi Tanrıları olan DEVletin: vatan, millet, bayrak, dil gibi “eşi ve benzerlerini” asla kabul etmedikleri tekçi sıfatları koymuşlardır.
 
Netice Dünyada samimi Müslüman bir halk varsa o da Kürt halkıdır. Zaten öyle olmasaydı onlarda çoktan devletlerini kurmuş olurlardı. Bundan dolayıdır ki, PKK’nın Demokratik Cumhuriyet öncesi Özgür Kürdistan söylemine sahip olduğu dönemlerde dine ve dindar Kürtlere karşı amansız bir savaşa girişti. Söylemlerinde kısmen olsa da haklıydılar ama sahte bile olsa dinin yenilmez olduğunu çok geç anladılar. Kürtler Müslümandır ve bunu hiçbir güç tersine çeviremezdi.
 
Kur’an her ne kadar Arapça inmiş bile olsa ayetlerin çoğu Kürtleri tasvir etmektedir.
 
Rojava’da ki Kürtlerin Müslümanlığından şüphesi olan var mı? Yok, kanaatimce, dünya ki diktatörler bile onların Müslümanlıklarına şahitlik edecek kadar Müslümanlıkları ortadadır.  
 
Şimdi maide-82. ayette bakar mısınız? Bütün insanlar içerisinde inananlara en çok düşmanlık yapanların Yahudiler ve Müşrikler olduğunu göreceksiniz.
 
Rojava’da Kürtlerle savaşanlar Suriyeli mi? Hayır. Peki, kim bunlar? Dünyanın her bir yerinde toplanıp gelen Kürtleri yok etmek için oluşturulmuş çapulcu bir Meselman haçlı ordusu. 
 
Ayette göre bu çapulcuların ya Yahudi ya da müşrik olmaları gerekir. Yahudiler çok akıllı savaşa gelmedikleri kesin o zaman savaşanlar ya kuklalarıdır ya da müşriktirler üçüncü bir seçenek yoktur. İsimleri el ayakla başlamaları hiçte o kadar önemli değildir. Bu ayettin Kürtlerle ne alakası var diyecekler çıkacaktır ayettin devamını okursanız ayettin direk Kürtler için indiğini hemen anlarsınız. İşte o ayetin devamı:
 
“...Ve bütün insanlar içinde inananlara en çok şefkat gösterenlerin ise “Biz Hristyanız” diyenler olduğunu göreceksiniz…
 
Bu gün Kürtlere şefkat gösteren Hristiyan Avrupa’dan başka bir halk, başka bir millet var mı? Bu yüzden bu ayet Kürtlere işaret etmektedir, diyorum. Rojava’da Kürtlerle savaşanlar ayete göre müşriktirler. Sakalları cüppeleri ve kimlikleri onları müşrik olmaktan kurtaramaz. Zira Kürtler saldırganlara karşı kendilerini savunmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Ölenleri şehittir. Ama DEVlerin geleceği için Kürtlerle savaşmaya gelenler, dinleri ne olursa olsun müşriktirler.
 
Ayetti sonu ise daha da ilginçtir: “Çünkü onlar arasında öyle keşişler ve rahipler vardır ki bunlar asla büyüklenmeye kapılmamışlardır.”
 
Evet, büyüklenmeye kapılmadıkları için onların tek dil, tek bayrak, tek millet ve tek devlet dertleri yoktur buna rağmen devletleri arasında ki sınırlar da yoktur. Selahaddin’in bağnaz haçlı orduları yendiği gibi Rojava’da Kürtlerde de bu İslam kılıklı haçlı ordusunu yenecektir. Çünkü bu topraklar bizimdir. Eninde sonunda geldikleri gibi gideceklerdir.
 
Aslında yerel seçimlerde hem Ak Parti hem de BDP’nin alacağı oylar sabittir. Gösterecekleri adaylara bağlı olarak artmayacağı gibi azalmaz da. Gösterecekleri adaylar bir nevi etkisiz eleman görevindedirler. Bunu iki partide iyice biliyor.
 
İşte bunu iyi bilen iki parti Kürt toplumuna Afrika’da geri kalmış kabile topluluğuymuşçasına bir muamele tabi tutarak adaylarını o şekilde belirlemeleri (Yıllarca kan davalı olan iki kişiyi karşılıklı aday göstermeleri) ancak iğrenç ve sinsi bir davranış olarak açıklanabilir.
 
Kabilecilikten medet ummak, halkımızı Mahmutki-Atmanki kamplara ayırmak suretiyle bundan birkaç puan daha oy devşirebileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz? Bu yüzden katalizör görevi görecek diye, eğer aklınızda ve planlarınızda faili meçhul cinayetler varsa vaz geçiniz, faydası olmayacaktır. İnsanlara boşu boşuna yazık edeceksiniz.
 
Şimdi uzaktan da olsa Akrabam olan Ak Parti Büyük Şehir Belediye Başkan adayına fazla gaz verildiğini görüyorum. Kendisine asla oy veremeyeceğimi buradan peşinen ifade ettikten sonra, kendisine kazasız belasız bir seçim süreci diliyorum.
 
Sevgili Ahmet Türk’e gelince, iki gözüm gidebileceğin en üst makamlara kadar yükseldin. İsteyerekten ya da istemeyerekten olsa da, adını Kürdistan tarihine altın harflerle de yazdırdın. Allah uzun ömürler versin şimdi bir ayağın çukurdayken, AT’tan inip eşeğe binmenin ne gereği vardı. Belediye demek; çöplük, pislik, temizlik ve kanalizasyon demektir. Ne kadar dikkat edersen et üzerine sıçrayacak, kirleneceksiniz.
 
Gerçi etrafınızdaki şakşakçılardan çağrıları duyacak ve okuyacak vaktiniz olmadığını biliyorum. Zira üç yıldır Deniz Geçmiş için size yaptığımız “Özür Dileme” çağrısına olumlu-olumsuz hala bir cevap vermediniz. Ama yine de bu seçim sürecinde, sizlere naçizane çağrım: “Parlak geçmişini Büherkê kanalizasyonunda kirletme” derim.
 
Kürt erkekleri hep zor zamanlarda kadınları öne sürerler, ortalık güllük gülistanlık olunca kadınları cehennemin dibine gönderirler. Mesela Şerife Alp nerededir? Oysa Partinin bütün eylemlerde en başta o yürürdü. Güzel bir konuşma yeteneği, okuma yazması vardı, parti içinde onun gibi birkaç kişiyi zor bulursunuz. Niye bir yerde onu aday göstermediniz? Yoksa onu da mı harcadınız?
 
BDP’li değilim adaylarından hiçbir hizmet beklentim yok. Ama ne yazık ki ister kabul edelim ister etmeyelim Kürtlerin varlığı sistem tarafından BDP’nin aldığı oylarla ölçülüyor. Kürtlerin haklı Taleplerini hep bir iki milyonluk BDP’linin talepleri olarak küçümsenerek bakılır ve öyle dışarıya yansıtılır.
 
Öyle ki, BDP Kürtlerden oy almadığı gün sistem hemen Kürtleri yok sayma düşüncesine geri dönecektir. Bu yüzden BDP’ye hizmet için değil varlığımızın sürdürülmesi için oy veriyorum ve oyum hep onlara olacaktır.
 
MAHMUT SEMEN      
Qoser-16/12/2013
 
 
 
 

YORUM EKLE
YORUMLAR
f.ç
f.ç - 10 yıl Önce

bir yazınızda islamiyet müslümanlar için değil kürtler için indirilmiş derseniz hiç şaşmayız. bir milleti yüceltirken başka milletleri aşağılayan bir milletin mensubu( kabile üyesi) olduğunuz için üzülüyorum. umarım bakış açınızı mensubu olduğunuz kabileye göre değil insanlık için değiştirirsiniz, yoksa bugune kadar gösterdiğiniz varolma çabası ömrünüz boyunca devam edeceğe benziyor...yazık ki çok yazıkkk...

Yuzarsif
Yuzarsif - 10 yıl Önce

senin gibi islam cı olarak bilinen bir şahsiyet nasıl oluyor da islam düşmanlığı yaptığı aşikar olan bir sosyalist partiye oy verebilir. allah katındaki mesuliyetini düşünmüyormusun. senin önceliğin kimliğin mi yoksa inancın mı? inanç sız kimlik ne işe yarar.