banner113

İNEK-1

Geçen gece sözde “Kadir Gecesi” olma hesabıyla, her evde Kur’an-ı Kerim’i okuma rekorları kırıldı. Hani bizim evde ki durum da herkesinkinden pek farklı sayılmazdı.  Herkesin elinde kocaman bir kitap, komşulardan da gelenler var. Adeta birbirleriyle yarışırcasına mola vermeden saatlerce okudular, okudular, okudular. Ya çok iyi anladıkları için ya da hiç bir şey anlamadıkları için olacak ki çok şükür hiçbir soru sormadılar.

Bizim ufaklık kendisine gerçek (kendi tabiridir) bir Kur’an-ı Kerim düşmediği için bir hayli üzüntülü. Ofla poflaya elindeki sade mealin sayfalarını isteksizce çevirmektedir. Sıkıntısı herkesin elinde saf Arapça kitap varken onun elinde tek bir harfi dahi Arapça olmayan sade Türkçe ile yazılan bir mealin olması. Diğerleri sular seller gibi okurken o anladığı için mi? Yoksa sıkıldığı için mi? Bilinmez. Ha bire elinde ki mealin sayfalarını rastgele çevirmekte kitabı iyicene karıştırmakta, didik didik etmektedir.

Elimde kitap görmeyince “Niye okumuyorsun?” der gibi bana bir bakış fırlattı. Alçak bir ses tonuyla: “Daha Meleklerim inmediler onları bekliyorum” dedim. Gülümsedi. “İlham meleklerin mi?” dedi. Gülümseyerek  “Evet” dedim. Anlaşılan etrafta ilham meleklerimden habersiz kimsecikler kalmamıştı…

İnanmadı tabi!

Çünkü evde başka Arapça Mushaf olmadığını çok iyi biliyordu. İyi ki de, niye dua etmediği mi sormadı. Yoksa Taş ve Toprağın putlaştırıldığı, insanların ona kurban edildiği ve silahların kutsandığı temevi dininde ki Kadir gecelerinde gökyüzünden üzerlerimize meleklerin değil, sabaha kadar uçaklardan bombaların indiğini/yağdığını” nasıl anlatacaktım ona, çünkü bunu bir çocuğa anlatabilmek o kadar da kolay olmasa gerek...


Bu yüzden o gece bombalar avuçlarıma inmesin diye ellerimi hiç yukarıya doğru açmadım. Açmadığım için de herkes dua da etmediğimi sandı. Ama içimden ne dualar ettim kimse bilemez. Kabul edilsin diye de, hep benden habersiz ve beklentisiz insanlara dua ettim ve birde kendime "kitabı ezberleyeyim" diye.

Bir daha bana döndü ve kitabı göstererek:

“Allah bu sureye niye “İnek” ismi vermiş?”

Ayda! Bu çocuğun aklına kim bu soruları sokuyor hani ramazanda şeytanlar bağlanıyordu. Tam cevap vereceğim anda da:

“Hem de en büyük suresine!” dedi.

Bir lahavle çektim. O ise:

“Bak bak! Baba görüyor musun? İnsan 76.sırada ama “İnek” 2.sırada, hemde surelerden de en büyüğünün adı!..”   


Onu susturmak ve okuduklarını diğerleri gibi anlamasın diye, eline bir Arapça Mushaf tutuşturmak istiyorum. Bu yüzden kitaplığı karıştırıyorum. Belki bulurum diye yok yok Arapça Mushaf yok...

Nihayet imdadıma eve gitmek için ayağa kalkan, komşular yetişiyor. Hatimlerini bitirdikleri için gideceklermiş. Hanım gitmemeleri yönünde çok ısrar ediyor ancak onlar ise, gitmekte bir hayli kararlıdırlar. "Allah aşkına siz bir karar verin. Çay içmeden gitmek olur mu?" olmaz tabi ve s
öze karışıyorum.
 
Espirik olsun diye “Durun ya daha karpuz kesecektik” diyeceğime! “Durun ya daha İnek kesecektik!” söylememle beraber adeta herkes kopuyor.


Sonra sevapları uçmuş olabileceği endişesiyle hepsi birden somurtkan kesiliyorlar. Ama benim “İnek kesme” ısrarım da onları gitmekten alıkoyamıyor, durduramıyoruz. Eve gidiyorlar...

Yine cin gibi çocuk (Ahmet Ferhat)'la baş başa kalıyorum. Gözlerime bakıyor ve sorusunu yine patlatıyor. “Baba bu inek çok mu önemli?” cevap vermemek için namaza duruyorum. Uzattıkça uzatıyorum, sorunun cevabını bulmaya çalışıyorum. Hangi vaktin namazını kıldığımı bende bilmiyorum. Ama çocuk uyuklamaya başlayınca selam yerine adeta derin bir oh çekiyorum.

Ama bu inek meselesi bana bir virüs gibi bulaştı ve kafama yerleşti. İnek Süresini ışık hızıyla göz gezdirerek okuyorum. Aslında isim olabilecek ne kadar çok önemli konulara temas ettiğini böylelikle de ilk kez fark etmiş oluyorum.

18.Ayete göre surenin ismi “üç maymun” olabilirdi. 30.ayetle başlayan Âdem’in yaratılışı konusu sebebiyle ismi “ilk insan” ya da “yaratılış” suresi de olabilirdi. 61.Ayette geçen hazır kumanyayı soğanla değiştirmek isteyenleri dikkate alarak “kumanya” suresi de olabilirdi. Ya da hemen devamında ki 62 ve 112.ayetlerde kimlerin cennete gireceğinin şartları sıralandığı için adı “Cennetin anahtarı” da olabilirdi. Ya da 149.Ayetle Müslümanların ikinci kıblesi ilan edilen “Mescid-i Harâm” sureside olabilirdi. Kısas, oruç, hac, cihad ve hata kitabın son ayetleri içerdiği içinde ismi “final” sureside olabilirdi.

Ama rabbimiz “BAKARA” yani “İNEK” dışında hiçbirisini uygun görmemiştir. Belki bizlere özellikle Müslüman Kürtlere İNEK olmayın ya da İNEK yerine koyulmayın mesajı da vermek istemiş olabilir. Doğrusunu Allah bilir... 


Selametle

Mahmut SEMEN
31 AĞUSTOS 2012
KIZILTEPE

Devam edecek...


YORUM EKLE