Hakkari’deki Görüntünün Anlamı

Geçen hafta aralarında Eşbaşkan Gültan Kışanak ve milletvekilerinin de bulunduğu BDP konvoyunun bir grup PKK’lilerle Şemdinli’ye giden yolda karşılaştıkları anda birlikte çekilen görüntülerin basına yansıdıktan sonra yapılan tartışmalar ve Gaziantep’te aralarında çocukların da bulunduğu 9 kişinin ölümü ve 65 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan terör olayı siyasi ve toplumsal gündemi işgal etti. Biz de bu yazımızda yaşanan her iki olayla ilgili fikrimizi dilimiz döndüğü kadarıyla ortaya koymaya çalışacağız.
 
Bir defa ben de bir bölge insanı olarak BDP’nin Gaziantep olayını lanetlemesini doğru buluyorum. Ancak BDP, PKK olayla bir ilgisi olmadığını açıkladıktan sonra ‘Lanetliyorum’ diye açıklama yapması inandırıcı olamadı, kamuoyunda. Çocukların da bulunduğu sivilleri hedef alan bir olayı anında BDP’nin PKK açıklama yapmadan önce de lanetleyebilmesi gerekirdi. Mesela olayın sonuçları duyulduğu andan itibaren konuşabildiğimiz her vatandaş olayı lanetledi, yapılanlara terör dedi. Böylesi olaylarda tepkiler ve açıklamalar sonuçlar üzerinde verilir. E sonuçta çocuklar ve siviller öldüğüne göre…
Neyse gelelim Hakkari’deki görüntülerle ilgili anlam ve tartışmalara. Görüntüler incelendiği zaman vekillerin PKK’lilerle kucaklaşmaları, şakalaşmaları, ortak özgürlük dileklerinde bulunmaları hükümet ve muhalefet partilerinden gelen tepkilerin ardından Van Milletvekili Aysel Tuğluk’un gösterilen tepkilere karşılık ‘Ben suç işlediğimi düşünmüyorum’ şeklinde de açıklama yapması BDP’nin artık PKK ile örtüştüğü net ve somut bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu bana göre BDP’nin PKK’nin artık siyasi kanadı olduğunu gösteriyor. Öyle iddia edildiği gibi BDP, PKK’nin güdümünde bir siyasi parti değildir ya da rehin edilmiş ise hiç değil.  Başta demokratik özerklik olmak üzere PKK tarafından açıklanan Kürt Sorununa yönelik bütün yol haritalarının BDP cephesinden de sahiplenmesi gibi bütün fikri aynılıklar BDP’nin PKK’nin bir siyasi kanadı olduğunu yeterince ispatlamıyor mu?
Pekiyi bu barış adına ne gibi bir anlamı ifade ediyor? Birazda bunu tartışmakta yarar görüyorum.
Öncelikle belirtmek isterim ki görüntülerin yarattığı sonuçlara bakıp da kötümser düşünenlerden değilim, barışın tesisi adına. BDP, işin siyasi kanadı olduğunu hangi yöntemle ilan edeceğini, bu kongrede delegasyon kararıyla mı olur, vekillerin halktan aldıkları temsil yetkisiyle mi olur, yöntemini bilemem. Bildiğim şey şu: Bu görüntülerden sonra BDP’nin artık ‘Kaçak siyaset’ yapamayacağı. BDP’li yetkililer IRA ve ETA örneklerinde olduğu gibi silahlı kanada ‘DUR’ diyebilmesi ve ardından eylemlerin son bulabilmesi gerekir. İşte BDP’nin barış adına hayra alamet diyebileceğimiz tavrı bu olacaktır, olmalıdır da. Bu beraberinde ne getirecek? Beraberinde çok şey getirecektir…
Öncelikle BDP üzerindeki ‘Silahların vesayetinde güdük siyaset yapıyor’ tarzındaki iddialar son bulacaktır.
BDP’li vekiller demokratik yöntemlerle halktan aldıkları yetkileri Kürt sorununun siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel çözümü konusunda siyasi iradesiyle kullanabilecektir.
Devlet ve hükümet yetkilileri de karşısında demokratik yöntemlerle hak talebinde bulunan siyasi bir parti bulacaktır. Artık Kürt sorununun barışçıl yönde çözümü konusunda atılması gereken adımları öteleyemeyecektir. BDP’nin ‘Hükümet Kürtleri hep aldatıyor.’ Yaklaşımı da belki son bulacaktır.
Hükümet karşısında müzakere yapabilecek meşru ve demokratik bir siyasi yapılanma göreceği için çözümü siyasetle yapmak zorunda kalacaktır. Mesela yüzde 10 barajının ortadan kaldırılması veya barajın daha aşağılara çekilmesi dayatılabilecektir.
Bunun sonucunda zamanla daha fazla adımlar atılacaktır. Örneğin Türkiye’de çatışmasızlığın getireceği yumuşak bir toplumsal zemin oluşacağı için genel bir af gerçekleşebilecek böylece Öcalan da dahil bütün siyasi tutuklular özgürlüğüne kavuşabilecek.
Bu toplumsal zeminde Kürt sorununa farklı siyasal çözüm talebinde bulunan diğer partiler ve siyasetçiler ‘Hain, işbirlikçi’ gibi yaftalanmalarla karşılaşmayacaktır. Bunun sonucunda Kürt siyasal aktörleri bireysel olsun kurumsal olsun rahatlıkla bir araya gelebileceklerdir. Hatta bunun sonucunda Kürt bölgesel meclisinin temeli atılabilecek ya da TBMM’de çok daha fazla Kürt milletvekilleri bir güç olarak yer alabilecektir.
Belki de en önemlisi Iraklı Kürdolog Wadie Jwaideh’in Kürt Milletyetçiliğinin Tarihi adlı doktora tezinde isabetle işlediği gibi “Kürt milliyetçiliğinin yapısında daha çok psikoloji ve politika yer almaktadır.” Tarzındaki yaklaşımı hayat bulursa ve bunun sonucunda Türkiye’de etnik milliyetçilik odaklı çatışmalar başlasa bu, barışın hayrına olamayacağı gibi uzun yıllar sarılması mümkün olmayan toplumsal yaralar da olacaktır.
Hatırlayalım: İmralı Duruşmalarında Abdullah Öcalan, Türkiye’de yaşayan halklar arasında yıllarca sarılması mümkün olmayan yaralar açabileceği için ve ‘kaba’ olarak nitelediği siyasi savunma yapmaktan imtina etmişti. Hatta daha sonra Saddam Hüseyin’in bu anlamdaki savunmasını eleştirmemiş miydi?
Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi Demirtaş ve BDP siyasi inisiyatif alırsa barışın tesisinde ilk tuğla atılmış olacaktır. İlk tuğlayı temele koyan babayiğitler tarihe geçecektir. Ne diyeyim eline-beline kuvvet…!
 
Kızıltepe STK’dan Başkan Şerif Öter imzalı bir basın açıklaması geldi bana. Türkiye’nin içinde bulunduğu son siyasal gelişmelere dikkat çeken bu açıklamayı, duyarlılıklarından ötürü, ben de köşemde aşağıda olduğu gibi okurlarımla paylaşmayı bir borç biliyorum. Başkan Öter şahsında tüm platform bileşenleri şiddete karşı koydukları bu yurttaşlık bilinciyle yoğrulmuş tavırlarından dolayı kendilerini ayrı ayrı kutluyorum.
                                   KIZILTEPE STK PLATFORMUNDAN ÇAĞRI
Türkiye son derece kritik bir dönemden geçiyor. Gerek Ortadoğu’daki gelişmeler, gerek Suriye’de yaşanan iç savaşta halkını katleden son diktatör oğul Beşar Esed hunharlığı, gerekse ülkemizde Kürt sorununda gittikçe artan şiddet ve çatışma ortamı toplumda büyük kaygılara yol açıyor. 
Bayram günlerinde bile durmayan bu şiddet ortamına bir an evvel son verecek adımların atılması gerekiyor.
Gaziantep’teki bombalı saldırı toplumda büyük bir acıya ve infiale yol açtı. Çocukların ve sivil vatandaşlarımızın ölmesine yol açan bu katliamı, kim tarafından yapılmış olursa olsun kınıyoruz. Öncelikle bu saldırıda hayatlarını kaybedenlere Allahtan Rahmet yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Kürt sorunu çözülmediği sürece ülkemiz her türlü provokatif eylem ortamına açık durumdadır.
Türkiye yıllardır kardeş, dost bildiği bazı ülkelerin bile yaşanan provokatif eylemlerin destekçisi, planlayıcısı olarak dillendirilmektedir. Gaziantep olayı başta olmak üzere son dönemde yaşanan olaylardan ders çıkarmak ve Kürt sorunu demokratik yollardan çözüme kavuşturmak, halkın iradesinin temsil edildiği TBMM. çatısı altında çözmek için siyasi partilerimizin irade, fedakârlık ve cesaret göstermeleri, ülkenin geleceği açısında hayati önem arz etmektedir.
 
Ülkemizde halkların mozaik yapısı çok farklıdır. Özellikle Türk ve Kürt halkları için halk arasında söylenen klasik bir tanımlamada et ve tırnak deniliyor. Bizim tespitimiz daha farklı ve diyoruz ki Kürt ve Türk halkı damar ile kan gibidir. Örnek vermek gerekirse İran, Irak ve Suriye de yaşayan Kürtler ağırlıklı olarak belli bir bölgede yaşamaktadırlar. Oysa Türkiye metropollerinde yaşayan Kürt nüfusu Güneydoğu da yaşayan nüfustan daha fazladır. Türkler ve Kürtler çok sayıda kız alıp, vermişler doğan çocukların ırk tanımını kim yapabilir? 
 
 Şırnak’ta askerleri taşıyan minibüs şarampole yuvarlanması sonucu, 9 asker, 1 korucu hayatını kayıp ettiği gibi, 4 kişi de yaralanmıştır. Yardıma ilk koşanlar BDP heyetini karşılamak için olay yakınında olan köylüler olmuştur. Onlarca kişi ters dönen minibüsün içinden yaralıları çıkarmak için canla başla çalışmıştır. Tam bir insanlık örneği sergileyen vatandaşlarımız, bu davranışıyla farklı düşünen tüm insanlara adeta ders vermiştir.
Demokratikleşme adımları, yeni anayasa çalışmalarındaki cesaretli ve güven verecek sonuçlar bugün her zamankinden daha fazla önem ve acili yet arz ediyor.
Taraflara sesleniyoruz kimse kimseye ödün vermiyor. Verilecek ödünler ülkemizin birliği, kardeşliği ve geleceği için düşünülmeli. Türkiye toplumunun barışa ve huzura ihtiyacı var. On binlerce insanını yitirmiş olan bu ülkede daha fazla çatışma ve şiddet herkesin tahammül sınırlarını ciddi ölçülerde zorluyor.  
 
Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye gerek siyasi, gerek ekonomik alanında kısa sürede süper güç olacağı bilindiğinden, Dışarıdan ve içerden iç barışı hazım edemeyen, kandan beslenen şiddet yanlılarının etkisi ancak ve ancak siyasetin ve demokratik anlayışların sesinin daha gür çıkması ile azaltılabilir ve etkisiz hale getirilebilir. Kızıltepe STK. Platformu olarak barışın, demokrasinin ve akan kanın durması için atılan, atılacak tüm girişim ve eylemlerin destekçisiyiz.
 
 
                                                           M.Şerif ÖTER
                   KIZILTEPE SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI PLATFORMU ADINA

YORUM EKLE