banner113

CENNETİN MERKEZİNE YOLCULUK

 CENNETİN MERKEZİNE YOLCULUK

‘Yazının Kadim Dünyasına Yolculuk’ üst başlığı altında TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile 22-27 Mayıs 2012 tarihleri arasında TÜYAP Diyarbakır Fuar ve Kongre Merkezi yapılan Diyarbakır 3. Kitap Fuar’ını bu yıl görme fırsatım oldu. Hayatımda ilk kez böylesine büyük bir alanda, her biri bana göre pırlanta değerinde, yüz binlerce kitap arz-ı endam ediyordu. Odysseus’u ayartan Sirenler gibi gezicilere göz kırpıyorlardı. Özellikle ‘gezici’ dedim;- zira her gezici okur değildir. Çocuklarının ellerinde balonlarla, tezgâhlarda âdeta mutfak eşyaları satılıyormuş gibi, dolaşanları ve tek bir kitap bile almadan fuarı terk edenleri elbette ‘okur’ olarak selamlayamayız. Yine de iyimser notlar aktaracağım. Önce gün nasıl başladı onu anlatayım.

Mehmet Ali Demir, cuma’dan Diyarbakır’a gitmişti. O gün okulda derslerim dolayısıyla kendisine eşlik edemedim. Cumartesi sabahı, Tüyap’ın organize ettiği son derece rahat ve konforlu bir otobüsle Kızıltepe’den saat 9:00’da hareket ettik. Yolcuların tamamına yakını 25-35 yaş arası genç sayabileceğimiz kimselerden oluşuyordu. Otobüslerde özellikle dikkatimi çeken şey koltuklardı. Abartmıyorum ama koltuklar nefisti. Otobüs hareket halindeyken, küçük savrulmalarda, vücutla uyum halinde deviniyordu. Eski otobüslerdeki sabit ve hareketsiz duran koltuklara göre, bu koltuklar yolculuğu keyfe dönüştürüyordu.

Fuar Ergani karayolunun sağında, dev bir alanda kurulmuştu. Cumartesi yoğunluğu kendini park alanında yüzlerce otomobille gösteriyordu. Görüştüğüm bazı kişiler Diyarbakır’dan ve civar illerden buraya âdeta akın etmişlerdi. Şırnak, Mardin, Siirt hatta Şanlıurfa’dan bile ziyaretçiler gelmişti. Her kesimden ister doktor, ister öğretmen, ister sair mesleklerde çalışanlar, stantlar arasında meraklı gözlerle kitapları inceliyor, beğendiklerini, eğer fiyatı uygunsa alıyorlardı.

Fiyat konusuna gelince: daha önceki fuarlara gitmiş bazı arkadaşlar, mesela 25 TL’lik kitabı 10 liraya aldıklarını söylüyorlardı. Ya yanlış hatırlıyorlardı ya da bu kez yayınevleri indirim sözcüğünü lügatlerinden çıkarmışlardı. Büyük yayınevleri, örneğin benim favorilerim, Can, YKY, İletişim v.s. % 30’dan fazla indirime yanaşmıyordu. Elbette fırsatı ganimet bilip cumartesi satış yaptıklarının farkındaydılar. Ama okuru kazıklamak neden?  Hem de indirim oranlarından daha avantajlı bir biçimde internete söz konusu yayınevlerinin kitaplarını edinmek mümkünken.

İletişim ve Can Yayınları’nı eleştirmek gerekir. Astronomik fiyatlarla okurlara yığınla kitap sattılar. Ama öteki yayınevlerinin kitaplarındaki üst-fiyatlar makul seviyeydi. Bir de indirimlerle, okurlar istedikleri kitabı edinebiliyorlardı.

Konferans salonunda, Altan Tan’ı dinlemeye gittik. Salon ana baba günüydü. Sahnenin önünde gençler yere oturmuş, Tan’ın her vurgulu cümlesinde, salonu alkışlara boğuyorlardı. Altan Tan yeni Ermenistan ve  Gürcistan’dan dönmüş oradaki siyasi modeller hakkında bilgiler veriyor, durumu Türkiye Kürtlerin’in statüsü ile karşılaştırıyordu. Bir ara konuyu Türkiye’deki İslamcılara getirdi. Ağzından bal damlamıyordu elbet. Son derece öfkeliydi. Özellikle Hayrettin Karaman’ın yazdığı bazı yazılara göndermede bulunarak, sert eleştirilerde bulunuyordu.

Akşam Altan Tan’la mülakat yapmak için Mehmet Ali Demir, Hüseyin Alınca, Şair Baki Güner ve ben vilayet bölgesindeki Kültür Mado’ya geçtik. Altan Tan biraz gecikmeli de olsa geldi. Hemen kayıt cihazımızı çalıştırıp özellikle ‘Kürtler ve İslamiyet’ konusunda sorular sorduk. Cevaplarını merak ediyorsanız, Mardin-Time Dergisi’nin yayımlanmasını bekleyeceksiniz. Yakında…

YORUM EKLE
YORUMLAR
sami topçu
sami topçu - 12 yıl Önce

muhteşem bir üslup